GÜNLÜKLER – 20 Kasım 2019

 

GÜNLÜKLER – 20 Kasım 2019

Unut gitsin, diyorum da unutulmuyor. Sokağa çıkınca adım başı karşına çıkıyor. Selam veriyorsun.

Nasılsın? diye soruyorsunuz karşılıklı. İyi diyelim iyi olalım, en sakıncasız yanıt. Sus ve unut. Dile ve dileğin gerçekleşsin. Düşlediğin gerçek olur. Hayal ettiğin neyse o sensin.

Nasılsın? İyiyim sen nasılsın? Nasıl olalım işte…

Evde, işte, sokakta… Her yerde bir sorun. Herkes her şeyi anlıyor, tek kelime yeterli sanki.

İyiyim. Yok ses tonun biraz tuhaf. Bir şey var kesin.

Yok yok. Var gibi yok diyorsun.

Var desem ne anlatacağım?

Bugün hiç sorun yoktu. Kalabalık bir yerde birer bardak çay içmek. Eve dönerken marketten günlük alışveriş etmek. Trafik yoğun değil, mesai bitmemiş henüz. Evde bir fincan kahve. Yemek faslı. Kediye zaman ayırmak. Telefon görüşmeleri. Herkes iyi. İyi olmasına iyi de hiçbir şey yapmazsan iyi. No problem.

Kitabın sayfasını açıp okuyayım dedim. Yok bu kitaba başlamak istemiyorum. Diğer kitabı alıyorum. Yok bunu da okumak istemiyorum. Çalışma odasına girip rafları karıştırıyorum. Sorun var sanırım. Elime aldığım kitaplar yazmak üzerine. Yazamadığımı düşünmemin nedeni ne? Elbette bizdeki iyi, dışarıdakilerin ise iyi olmaması. Ev, iş, sokak… Haberler bir başka, iş yaşantıları ve işsizlik başka… Çocuk ve eğitim; veli, öğretmen okula aile birliği…

Çocuk öyküleri yazmak istedim. Keşke istemeseydim. Ne güzel roman yazıyorum diye oyalanıyordum. Nereden çıktı şimdi çocuk öyküleri? Hangi çocuğa yazacağım? Öğretmene katkısı ne olacak? Veliler nasıl yararlanacak? Daha doğrusu çocuk da veli de öğretmen de bir kulp bulmayacak. Ne yazsam acaba? Sorunlara karışmamalı. Sorun odaklı öyküleri didaktik yazarsın sen şimdi. Çocuğu mu savunacaksın yoksa veliyi mi? Ya öğretmeni?..

Kafamda evirdim çevirdim. Üçü bir araya gelmedi. Hayal kurmalı. Hayal de yaratıcılık ister. Bir dünya yaratacaksın sorunsuz. Ama teması sevgi olacak, hoşgörü olacak. Terbiyesiz kelimeler çocukların elindeki Türkçe sözlükte yer alabilir ama sen yazmayacaksın. Düşünsene…

Engelli bir çocuğun sınıf arkadaşları tarafından sevilmesini yaz. Hım olmadı veliler de sevsin. Veli okul aile birliği ile işbirliğinde bulunsun. Öğretmen sınıf yönetiminin yanı sıra veli yönetimini de sağlasın. Saygı görsün… Kız çocukların eğitimlerine özellikle dikkat et. Erkek öğrenciler kendilerini korur ama yine de dikkat. Özel sorunu olan çocuğun sorunlarını deşme. O özel olduğu için ev içindedir. Anne baba  ayrılabilir, çocuğun nerede kaldığı bilinmeyebilir ve başka şeyler de yaşanabilir. Neyse ki çok uç yaşantılar istisna. Çocuğun gözü önünde olmaz çocuklara göre olmayan olaylar. Haydi mutfağa geç, derler ve kapılar kapanır.

Nereden çıktı şimdi çocuk öyküsü yazmak? Unut yazmayı unut diyorum. Unutulmuyor sorunlar. Soyutlaması gerek insanın kendisini. Sokakta genç bile diyemeyeceğim çocuklar çöplerin geri dönüşümüne katkısını görüyorsun. Bu çocuk şimdi okulda olmalı. Unuttum ara tatildeler. Trafik birazcık sıkışa görsün, çiçek satan çocuklar. Öf yine sakalı birbirine girmiş bir adam, elinde küçük bir pankart; AÇIZ. Arkasında bir kadın gençten, kucağında bir bebe.

Çocukların sorunları kimden kaynaklı? Bu ancak yetişkinlere yazılır. Öğretmenin sorunlarını yazmak da öyle. Bir gün olsun iyi olamayacak mıyız? Bir günlük hani bayram olsun. Otobüsler ücretsiz olsun. Çadırlar olsun, tabldot yemekler dağıtsın. Sıcak bir çay ikramı bile yeter. Ah nerede kitap dağıtmak. Dağıtmasınlar da kimse okumayacak ki. Gel de yaz.

Bu gece tosladım gerçeklere. Kedi bile bana sokakta yaşayan hayvanları anımsatıyor.  Kapıdan girerken arkamdan gelen sarmandı. Tekiri de var, dumanı da. Martı sesi duymadım, gökyüzüne başımı çevirip bakmadım. Bugün iyi olan bir şeyi anımsamadım. İyi haber okumadım. Şimdi bir kitap alıp elime okumalı ve unutmalıyım. Mizah mı yapsam? Anlamam. Ama öğrenirim. Yok daha neler. Değiş değiş değiş… Uyum için değiş. Ben hiç değişmedim diyenlere şaşkınlıkla bakıyorum. Değişmediyse değişen koşullara nasıl katlanıyor? Ben hayal kuruyorum o bile bir yerden sonra yetmiyor. Ben boşuna Avrupa standartlarına göre kendimi yazı konusunda geliştirmeye çalışayım. Boş bütün bunlar canım boş işler.

Bir çocuk varmış. Mutlu bir çocuk. Okula giderken servisle gidermiş. Eve en son bırakılan çocuk o. Ama mutlu. Uyuyor mutlu mutlu serviste. Eve geliyor, günün özetini çıkarıyormuş.  Kim ne yaptı, kim kime ne söyledi? Bugün öğretmen nasıldı? Kime neden kızdı? Kim o kim? Kimmiş o? Ben yarın okula gitmez miyim?.. Babaya da anlatsın? Senin elin armut mu topluyordu? Ben şimdi öğretmeninden öğrenirim. Saat geç olmadı mı? Olsuun.

Bu mu yani çocuk öyküsü?

Hadi öyle olsun. Herkesin başına gelen bir öykü. Anlat anlat bitmez.

Hayvanları anlatmayacağım. Bu kadar anımsama yeter. Bu akşam çocuk öyküsü yazamayacaksın, anlaşıldı. J.Saramago okuyacaktın hani.

Çalışma odasından toplamışım yazmak üzerine kitapları. Biraz mizah çalışmalı. Ama okuduğum mizahlar gibi yazamam ki. Komik oldum ama yazmayı başaramadım.  Ne belden aşağı anlatımlar, ne de dalga geçmeler… Bugün önünde yürüyen iki delikanlıdan biri iyi bir küfür salladı. Aman sende bana demedi ki. Ama küçük bir çocuktan bir genç kızdan iyi bir küfür yediğim oldu. Ne güzel okuyor yazıyordum pembe pembe. Bu ülkede yaşanmayan hayatlara merak salmıştım. Metaforlar buluyor notlar alıyordum deftere, romanım için. Roman bile pembe olacaktı. Masal.

Sabah rüyalarla uyandım. Bütün sorumlusu bu rüya olsa gerek. Gergin uyandım. Rüyada ağlıyordum. Yorumları okudum. Gülecekmişim. Evet komiklik nedir ne değildir okuyayım bari. Mizahın karası var bu da unutulması gerekir. Bu nedenle komik nedir diyorum.

Bugün öğretmenlik ve veteriner hekimlik üzerine çok şeyler anımsadım. Yazılır yanları yok bütün bunların. Unutulması gerekenleri sanırım yazıya almadım. Unutulmuyor elbette. Kimi kimden koruyacaksın, savunacaksın?

Belki de kendimi savunmalıyım. Evet öyle olmalıydı.

Bugün de böyle olsun. Geç oldu. Zaman geç, saat geç, yaş geç…

İnsanın okudukları nasıl da karşısına çıkıyor ve oyuna dahil ediyor seni. Sezgin oluveriyor. Yön duygusu veriyor. Şimdi gözlerini bantlayıp yatma zamanı. Beyaz yazma almıştım. Beyaz üzeri pembe çiçekli.

Kedi bana bakıyor. Hiç yanıma sokulmadı bugün. Ben gideyim bari yanına. Benden elektrik alır mı ki? Bu da ayrı hikaye.

“Bugün senden elektrik alamadım,” diyor.

Almış, yanıma geldi.

Bitti. Bugün de bitti.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*