AŞK ROMANLARI OKUYAN KADIN
17.BÖLÜM
Kafeye ilk gelen o olmuş. Onu tek başına masada otururken gördüm. Masanın yanına gittim. Ayağa kalktı. “Hoş geldin. Otursana.” “Teşekkür ederim.” dedim. Karşısına oturdum. “Ne içersin? Ya da yemek yer misin?” “Çay içebilirim.” dedim. Garsonu çağırdı. İki çay istedi.
İkimiz de konuşmuyoruz. İlk kim konuşacak? Ben mi konuşmalıyım?
“Çocuklara seni evden kovduğumu söylemişsin.” dedim.
“Yalan mı söylediğim? Beni evden kovmaktan da beter ettin.”
“Ben gidiyordum, sen ben giderim, bu saatte nereye gideceksin dedin ve evden çıktın. Böyle olmadı mı?”
“Evet böyle oldu ama bu ne anlama geliyor sence? Ya ben giderim ya da sen gidersin, anlamına gelmiyor mu?”
“Böyle hissettiysen söyleyecek bir şey bulamam.”
“Berbat bir şey kovulmak.”
“Seni kovmadım. Ben gitmek istemiştim ama sonra sen gitmek istedin. Sen beni terk ettin.”
“Neden gitmek istedin?”
“O gece sorman gerekiyordu. Geç kaldın.”
“Oğluma tokat attım; annem, kız kardeşim ve kızım beni suçladı. Ya sana ne oluyor? Benim onları terk etmem gerekiyor.”
“Bunların suçlusu benmişim. Öyle dedin.”
“Abartıyorsun ama.”
“Neyse buraya gelmek istememin nedeni, senden boşanmak istediğimi söylemekti. Senden boşanmak istiyorum.”
Sustu, dik dik gözlerime baktı. “Bunda kararlı mısın?”
“Evet.”
Garson masadaki boş çay bardaklarını aldı. Birer çay daha söyledi o. Garsonun masadan uzaklaşmasını bekledi. Sonra da “Sudan bir sebep yüzünden yani. Bu senaryoyu önceden mi yazdın sen?”
“Neler saçmalıyorsun. Güzel bir akşam yemeği arzulamıştım. Sen her şeyi her zaman olduğu gibi berbat ettin.”
İkinci çaylarımız gelmişti.
Kafamdan her şey silinmişti. Zaman durmuştu. Geçmiş yok. Gelecek yok. İkimiz karşılıklı oturuyoruz. O âşık olduğum erkek. Şimdi ondan ayrılmak istiyorum. Nedenini de unuttum gitti.
“Benim de ne istediğimi sormayacak mısın?” diye sordu.
“Ne istiyorsun?”
“Eskisi gibi olmayı.”
“Değişmeni istiyordum hatırlarsan. Sen böyle söylüyordun.”
“Bu yaştan sonra değişemem.”
“Ben de bu yaştan sonra kavgalara, tartışmalara gelemiyorum. Artık ağlamak istemiyorum.”
“Her insan ağlar. Ben de ağlarım. O gece çok ağladım.”
“Sonraki geceler?”
“Ağlamadım.”
“Ben ağladım ama.”
“Ağlama, bir arada olalım yine. Çocuklarımıza örnek olalım.”
Uzun uzun konuştu. Sonunda “Sen ayrılmaya buraya gelmeden önce karar vermişsin.” dedi.
Başımı salladım. “Evet.”
“İstediğin gibi olsun.”
Sonra olanları… İyi görünüyordu birden fenalaştı. Kalp krizi geçiriyor sandım. Sandalyemden kalktım yanına gittim. Yardıma gelenler oldu. “Ne oldu? Nesi var?” diye soruyorlardı. Onu eve götüremem. Bekledim.
Kendine gelir gibi oldu. Oturduk biraz daha. Yemek istedik.
“Artık kalkmalıyım.” dedim. “İyi kalk.” dedi. “Bugün seninle çok güzel konuştuk. Belki de hayatımızda ilk defa…” “Çabuk unutuyorsun, sen şimdi bunu da unutursun.” dedi. “O zaman seninle sık sık buluşuruz ama ayrılma konusunda kararlıyım.”
Telefonu çaldı. Telefonu eline aldı meşgule attı. Telefon yeniden çaldı yine meşgule attı.
“Ne zaman istersen ayrılır, sonra buluşuruz.”
Gülümsedim.
“Atölye işini ne yaptın?”
“Henüz bir şey yapmadım. Ama haftaya açılışını yapacağım.”
“Çok güzel. Sevindim senin adına.”
“Teşekkür ederim.”
Telefonu çalıyordu. İyi ki de çalıyordu.
“Gerçekten de seninle dışarıda oturmak güzelmiş. Tekrar buluşalım.” dedim.
“Tamam görüşürüz.” dedi. “Mahkeme salonunda ama.”
Geri döndüm.
“Olur.”
Telefonu sonunda sustu. Arkamdan “Ne bu kadınlardan çektiğim.” dediğini duydum.
Kafeden çıktım.
Eve geldim.
Geçmişi unutmak diye bir şey yokmuş. Ama insan kendini affedebilirmiş.
Nasıl yani bir kadın mı varmış hayatında? Bana ne bundan. Yine incindin değil mi? Eskiler canlandı gözünde. Altmışında onun peşini bıraktın sonunda işte. Ağlasam da ağladığımı itiraf etmeyeceğim. Ağlamıyorum, ağlamıyorum işte.
Eve gidince üzerimi değiştirmiş, kediyi kucağıma almıştım ki telefonum çaldı. Arayan annesi.
“Kızım nasılsın?”
“İyiyim. Sen nasılsın?”
“İyi diyelim iyi olalım ama ayrılmanız beni çok üzdü; hadi gel unut her şeyi de barış.”
“Bugün onunla konuştum. Ayrılacağımı söyledim.”
“O ne dedi?”
“Mahkeme salonunda görüşürüz, dedi.”
“Gel vazgeç bu işten.”
“Karar verdim, ayrılacağım.”
“İyi bir insandır, bilirsin. Huysuzdur ama babasına çekmiş. Babası da huysuzdu. Bazı şeyleri değiştiremezsin. Yedisinde neyse yetmişinde de o, derler ya öyle işte.”
“Ben değişiyorum da o neden değişemiyor?”
“Biz kadınız. Adamların huylarına sularına gidiyoruz, susuyoruz. Kırıp kıçımızı oturuyoruz. Elden başka ne gelir? Oğlumdur atsam atamam ki. Senin de oğlun var, bunu sen de bilirsin. Torunum da babasına çekmiş.”
“Kimse çocuk değil. Ne yapacaklarını bana sormuyorlar ya, ben neden ne yapacağımı sorayım?”
Biraz daha ısrar etti.
“Ben seni ılımlı yumuşak huylu sanırdım. Meğer öyle göründüğün gibi değilmişsin. Oğlumu evden kovdun, şimdi başka kadınlarla para…” Birden sustuktan sonra devam etti. “Bak söylemedi deme başka kadınlara gider.” “Gidebilir. Zaten başka kadınlar hep hayatımızdaydı.” “Sen bilirsin. Senden başka kadın mı yok bu dünyada. Oğlum elini sallasa ellisi…” “Mutluluklar dilemekten başka bir şey yapamam.” “Sen bilirsin ama sonra demedi deme. Pişman olursan…” dedi ve telefonu kapattı.
*
Bir yanıt bırakın