Edebiyat Nasıl Okunur? Terry Eagleton

Edebiyat Nasıl Okunur? Terry Eagleton

Edebiyat eleştirmeni yazar, kitabın önsözünde, bu çalışmayı edebiyat çözümleme geleneğini “…kurtarma çalışmalarının mütevazi bir parçası…” olarak sunuyor.

Anlatı beş bölüm altında yer alıyor; açılışlar, karakterler, anlatı, yorum ve değer.

Eserlerdeki karakterler, okurlar var olduğu sürece vardır. Geçmişleri yoktur. Gerçek hayatta yer almazlar. Var olduğunu düşünen edebiyat kuramcıları da varmış gerçi.

““Edebi” eser derken kastettiğimiz şey, kısmen ne söylediği nasıl söylediğine dayanarak alınması gereken eserlerdir.” s.13

“Charlotte Bronte’nin Jane Eyre’si yalnızca tek bir bakış açısından, kahramanınkinden anlatılır ve okur Jane’in anlattıklarını kabul etmek durumundadır.” s.15

“Her edebiyat eseri bilinçdışında bile olsa yüzünü diğer eserlere çeviriyor.” s.18

Okurken, yaratılan dünyayı sorgulamadan romanın gerçekliği olarak alıyoruz. Gerçek dünyada karşılığını aramıyoruz. Söylenenler hayal dünyamızda canlanması için yeterli geliyor, boşlukları biz dolduruyoruz. Çok fazla bilgi vermek okurun yorumlamasını kısıtlıyor.

“Günümüzün edebi karakter mefhumu büyük ölçüde son derece bireyci bir toplumsal düzenin parçasıdır ve kökü çok yakın bir tarihe dayanır.” s.70

“Eliot’a göre yaratıcı hayal gücü egoizmin tersidir. Bizi kendi içimizde kısılı kalmaktan kurtarıp başkalarının iç dünyalarına girmemize imkan tanır.” s.86 Bu cümlenin devamında başkasını tanımanın önemini vurguluyor. “Anlamak, bağışlamaktır.”

Karakterlere empati kurmak değil sempati kurmanın önemini vurguluyor. “Eğer kendimi senin yerine koyarsam, seni tanıma yeteneğimi kaybederim. Ben sen olursam, geride seni anlayacak biri kalmaz.” s.86 “Birinin acısını paylaşmakla (sempati) hislerini hissetmek (empati) farklı şeylerdir.” s.87

“Hikâyeler dünya denen bu ağa bir düzen yamamaya çalışırlar ama bu şekilde dünyayı basitleştirmek ve yoksullaştırmaktan öteye gidemezler. Anlatılaştırmak, saptırmak demektir. Aslında yazmanın da saptırmak demek olduğu iddia edilebilir… Şu halde tek sahici edebi eser, bu saptırmanın bilincinde olan ve hikâyeyi bu saptırmayı da hesaba katarak anlatmaya çalışandır.” s.119

“Bir hayat, tıpkı bir sanat eseri gibi, hedefi olmadan da anlamlı olabilir.” s.126

“Anlam serbest yüzmez. Aksine, gerçekliği işleme şekillerimize, toplumun değerlerine, geleneklerine, varsayımlarına, kurumlarına ve maddi koşullarına bağlıdır. Son kertede, konuştuğumuz şekilde konuşmamızın sebebi yaptığımız şeylerdir. Bir dili değiştirebilmek için en azından yaptığımız şeylerin bir kısmını değiştirmemiz gerekir.” s.157

“Gerçek anlamda bağımsız olabilmek için, varlığımızın geldiği nahoş kaynakları kabullenmemiz gerekir. Ancak kendi eseriniz olmayan bir tarihiniz olduğunu teslim ederek özgür olabilir, arkanıza dönüp geçmişin yüzüne dimdik bakarak ileri doğru adımlar atmaya başlayabilirsiniz.” s.175

Yaptığım alıntılar, metin çözümleme için verilen örnekler dışında kaldı ama gerçek hayata bizi bağlayan yerler benim için bunlar oldu.

Bir okur olarak nasıl okuduğumu da fark ettim. Yazar diğer kitaplarıyla da ufuk geliştirici olacak. Hem okumak hem de yazmak için önemli başucu kitapları. Günümüz tarihine, değerlerine de dokundurması, günümü görmek anlamında da çok değerli bir kitap.

Kitabın kapağını kapadım. Düşündüm. Yalnız değilmişiz.

‘Marx Neden Haklıydı’  ve ‘Marksizm ve Edebiyat Eleştirisi’ yazarın okuyacağım diğer kitapları.

 

 

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*