MEKTUPLAR -18-
27 Eylül 2018
Lili,
Sanki her şey geriye gidiyor. Başladığın yere dönersin ya öyle bir şey.
Bugün arkadaşım geçerken uğradı. Çok sevdi, gezmediği ilçenin bir mahallesini. Gittiği her yeri seviyor ve yaşamak için bir ev alma hayalleri kuruyor. Sevdiği sanırım İstanbul dışında kalan her yer. Ona takıldım. “Buradan ev almalısın” dedim ve güldüm. “Olabilir şekerim ama…” Uzun uzun sohbet ettik. Kitaplara sıra gelmedi. Şu aralar okuduğum kitaplar ilgisini çekmedi sanırım. Ben de alanım dışında tek bir cümle kuramam. Onu buralara getiren festival. Benim de gelmemi istedi. Ona eşlik edemeyeceğimi söyledim. O katılımcıları tanıyor, etkinlikler güzel olacak ve o da en güzel yazılarını onlar için yazacak.
Ben uzun zamandır yazmak yerine yazmak için okumalar yapıyorum. Konu Gaziantep. Kentin kadınlarını yazacağım sana, kasım ayında. Gaziantep, Onat Kutlar’ın memleketi. Orada doğmamış olsa da Gaziantep’i memleketi olarak görmüş olmalı. Kentin tarihini okumak güzel ama… Ama’dan sonra birçok cümle yazılabilir. Yazmak için henüz çok erken. Yaşanılanlara tarafsız olarak bakabilmeyi başarabilecek miyim, bilemiyorum. Oraya giden kadın, kentin tarihiyle yüzleşirken, kendisiyle de yüzleşebilecek mi? Gaziantepli bir kadın ya da değil. Önemli de değil. Önemli olan, Onat Kutlar’ın İshak kitabını okuduktan sonra, gitmeye karar vermesi.
Atölyemiz yakında başlayacak, her haftaya bir öykü yazacağız kadın arkadaşlarla. Dört öykü yazılmış olacak atölye sonunda. Kadın yazarların öykülerinden tadımlık okuyacağız. Ah Lili, her gün kalktığımda, kapının önündeki ahlat ağacının dalına, beyaz bir kağıda yazdığım ‘Ah’ları asıyorum. Kaç ‘Ah’ asmalı Didem Madak’ı anabilmek için? Kaç sevgi, kaç özlem, kaç şaşma, kaç acı, kaç pişmanlık?..
İşte bu ah’lar yaşadığın kadar ediyor. Yaşadığın sürece de devam edecek, bunu biliyorsun.
*
Akşam gelen telefondan sonra karar verdik, festivale gideceğiz. Nereye gidelim diye sorulduğunda ben söyledim. Çünkü kente gitmek istemedim. Başa dönüyorsun dedim ya, yarın ahlat ağacının gölgesine uzanıp gökyüzünü izlemek var. Yaş kaç? Ah! Bu ah geçmişe özlem değil, sadece bunu uzun zamandır yapmamış olduğumu fark etmem. Belki bir gün sana Didem’den bir şiir okurum. Belki bir gün görüşüz de, şiir kitapları alıp gelirim sana.
Bugün de aynı bitti, görünen kısmı hiç değişmedi. Bunu bir de bana sor.
Bu gece her şeyi, yani görünmeyenleri yazmam olanaksız, seçmem de olanaksız. Eğer yazarsam tarafsız kalamayacağım. Ama çocukluk anılarını geride bırakalı çok oldu. Şimdi gençlik yıllarımdayım. Lisede. Deli kız… Ama biraz sen de delisin. Biraz da ah’la bağlısın, ahlat ağacının dallarında. Bilmelisin ki senin yerine de asıyorum kâğıtları. Önünde ömrümüzden uzun yıllar olan küçük ahlat ağacı.
“İç ses diye söylendim.
Gel!
Ahlar ağacından sen de biraz meyve topla.”
D.Madak
Bir yanıt bırakın