KİTAPLAR SAYFALAR HİKÂYELER – 02 Haziran 2024 / Pazar
Bir Yuka Hikâyesi, tek yetişkin kitabım. Kaç yılında basılmıştı? Kütüphaneden kitabı alıp bakmak istedim. Hangi rafta olduklarını biliyorum. Elimde çok var. Kimseye vermediğim gibi önermiyorum da. Sandalyeye çıkıp alacağım ama anımsamak istediğimden emin değilim. Bipolar bir kadının yaşamından kesitler. Birçok bölümleri gerçek olaylardan, düşüncelerden oluşuyor. Bir okur “İçim daralıyor, okuyamıyorum. Psikolojimi bozuyor bu tür kitaplar,” dedi ve ben de kimseye önermedim. Sessiz sedasız tozlu raflarda yerlerini aldılar. Yirmi bir gün hastanede yattıktan sonra, hiçbir şey olmamış gibi hayata devam etmek… İntiharı düşünmek gerçekten fizyolojik. Engellenmesi olanaksız. Kişinin güçlü olup olmamasıyla ilgili değil. Konuşmak ve umutsuzluğunu yenmesini beklemek iyi sonuç vermiyor. Hastaneden çıktığım tarih 21 Şubat 2013. Komada geçen 19 gün sonrası yürümeyi unutmak. İki gün yatış ve taburcu oluş. Artık bana güvenilmediği için ilaçlarımın günlük olarak verilmesi. Kıyafetlerimin başka şehirde olması nedeniyle alışverişe çıkış ve kırk beden elbiseleri denemekte ısrar edişim. İşin kötü tarafı neden büyük geldiklerini idrak edememem. Otuz altı beden de olmuyor. Kardeşimin aldığı taytla idare ediyorum. Bu küçücük taytın nasıl tam geldiğini de anlamış değilim. Her şey yolunda gibi görünüyordu ve bir anda yapmıştım yapacağımı. Yeni bir başlangıç ama nasıl? Yuka’nın basılması ve ardından emeklilik.
- Emo’yu alıp Emo’nun evi, adını verdiğimiz daireyi dayayıp döşüyorum. Birlikte birkaç gün kalabiliyoruz. Kalp krizleri geçirmem ama ne olduğunu anlayamam. En son yaşadığımla hastaneye kaldırılmam ve ameliyat. Ameliyata girmeden önce… Ameliyattan çıkabileceğim kesin değil. Ölmekten korkmuyordum ama insan yine de kaldığı yerden devam etmek istiyor. Hayret yaşıyorum. Gözlerimi açtım. Bir deneyim. İnsan yaşamak için mücadele ediyormuş demek ki. Kalbim hasar görmüş. Beslenemediği için çöle dönen toprak gibi… Ancak yüzde… Emo yalnızlıktan aksileşmiş ve hırçın. Ben iyileşene kadar kardeşim bakacak ona, her gün bir defa uğrayacak, su ve mama verecek. Babam da aynı ameliyata giriyor. Ben ondan daha kötüydüm. Öyleyse o da yaşayacak. Kaybediyoruz onu.
Eski evimize Emo ile dönüyoruz. Bir yıl uzaklaşmamız Yuka’ma zarar vermiş. Diğer çiçekler kurumuş ama o, alt yapraklarını dökse de yaşamak için mücadele ediyor. Evimdeyim. Emo, Yuka ve ben. Beş ay sonra… Yeni bir hastalık. Kanser. Ağladığımı hatırlamıyorum. Ne olacaksa olacak ama ben yaşamak için mücadele ediyor olmalıyım ki güvendiğim hastaneyi seçiyorum. Kan sulandırıcı kesiliyor. Ameliyatta kan kaybı olmaması için ama risk çok yüksek. Anesteziyi ve kanamayı kaldırabilecek miyim? Kan sulandırıcı olarak düşük dozda enjeksiyona geçiliyor. Lanet olsun. Diğer ilaçlarını alıyorum derken kan sulandırıcı ilaçlarımı da alıyormuşum. Belki ölürüm, diyorum. Kimseye söylemiyorum. Şimdi lanet olsun, ya bir şey olsaydı, diye kızacaklar. Yine gözlerimi açıyorum ve hastane odasındayım. Silikon ameliyatı da aynı anda oldu ama ameliyat sonrası doku tutmadı. Yeniden ameliyata alınıyorum. Gülüyorum, keyfim yerinde. Sanırım durumun farkında değilim. O kitleyi çok küçümsemiştim. Doktorların ciddiyetine anlam veremiyordum. Bildiğim bir şey var bunu ölmek isteyen yakınlarıma anlatıyorum. Öyle görüldüğü gibi değil ölmeyi istemek. Hastalık kendini gösterince canla başla yaşamak için mücadele ediyor insan. Hele de psikolojik bir rahatsızlığı yoksa. Birkaç yakınım bu duyguyu yaşadı ama yine de farkındalık yaşamadılar. Çünkü bunu her ölmek istediklerini söylediklerinde tekrar ediyorum. Kendimden biliyorum. Şimdi birçok şeyi yapamadığım, hareketlerimin çok kısıtlı olmasına rağmen ben de… Devamı bugün değil.
Geçmişe gömülmek iyi değildir, dedim telefonda. Nedenini sordu. Çünkü seni bugünkü sen yapan, bugüne taşıyan direncin ve umudun kırılır. Gözlerin kör, kulakların sağır olur.
Bir kitap okudum bugün. Okur yolculuğum, onların peşinden gitmek oldu. Yüzüklerin Efendisi. Kitabı elimden bırakamadım. Okudukça, bugünden bir iz kalmadı. Ne tuhaf bir deneyim. Aklım orada.
Kanser hakkında yazmak isterken, yolum başka yerlere uğradı. Yazmak gelmiyor içimden. Boş boş, boş sayfaya bakıyorum. Kuş sesleri doluyor sayfaya.
Bir yanıt bırakın