GÜNLÜKLER -7-

GÜNLÜKLER -7-

Uyanır uyanmaz kitabı elime aldım. Altını çizdiğim cümleler oldu. Sayfalarca tekrara düşemeden yazılışının büyüsüne kapılmadım desem yalan olur. Dilin,  sıradan günlerin içine hapsedilmemiz için bizden uzaklaştırıldığını fark ettim. Yeniden kazanmak kendi dilini, bir tür özgürlüğe adımdı. Oysa birbirimizi sınırlı kalan cümlelerimizde anlamıyoruz bile. Dinlemediğimiz söylense de yalan, dinliyoruz ama anlamıyoruz bir başkasını. Çünkü o dile henüz sahip değiliz. Deneyimsiz. Kendinden başka her şeye karşı acımasız. Acı ancak kendine ifade edemediği kendi gerçekliğinin toplamı; hiçlik. Boşuna dört elle sarılıyor sahip olduğu kimliklerine…

Çantamı çalmışlardı. Kimliklerimi çıkarmak uzun sürdü. Birisiyle, yabancı birisiyle karşılaşma korkusuna kapıldım. Kim olduğumu sorarlarsa, nasıl ispat edebilirdim ki? Bunu bir yazar kitap konusu yapabilirdi. Bir haftalık bir zaman, hep şimdiki anda kalacak zaman süreci. İki saatte tüketilecektir.

Yazmak yani yazamamak ürpertiyor beni. Herkes gibi ifadesizliğin içinde boğulacağım. Kitaplar da olmasa ya da tablolar, fotoğraflar, heykeller… Çok şükür kocaman bir öyküyü sonsuza dek içimde sürdürüyor gördüklerim. Mekan ezberimin dışına çıkıyor onlarla. Küçük bir çakıl taşı ki orada olmaması gereken, ayağıma vurduğunda hâlâ irkilebiliyorum. Kitapla sohbetlerim. Ne kadar istesem de sayfalar dolusu yazamayacağımı bildiğim için onun cümleleriyle devam ediyorum.

Bazı cümlelerin altını çizmiştim. Dönüp yeniden okuyorum. Bazılarını not alıyorum.

“O kadar korkuyorum ki kendimi kaybettiğim fikrini ancak birinin elimi tuttuğunu düşünürsem kabul edeceğim.” “Şimdilik elini tutmam gerekiyor –yüzünü ve ellerini ve ağzını gözümün önüne getiremesem de. Ama bir bedenden kesilmiş de olsa bu el korkutmuyor beni.” “Bütün bir insanı canlandıramıyorum zihnimde çünkü kendim bütün bir insan değilim.”  “Seninle konuşursam korkutup kaybeder miyim seni? Ama konuşmazsam da kendimi kaybedeceğim ve kendimi kaybederek her halükarda seni kaybetmiş olacağım.” “Bana elini masumca verdin ve onu tutabildiğim için kendi derinliklerime inme cesaretim oldu. Ama beni anlamaya çalışma, sadece yoldaşlık et bana… Nasıl ödeyeceğim hakkını?”

Clarice Lispector’un okuduğum ilk kitabı yazdığı ikinci kitapmış. Şimdi G.H.’ye Göre Çile kitabını okuduktan sonra her şey yerli yerine oturuyor.

Yine kitaptan bir alıntı yapıyorum.

“Şimdi elini elime alıyorum. Sana elimi veren benim. Eline ihtiyacım var şimdi, ben korkmayayım diye değil sen korkma diye.”

“Kişiliğini kaybetme, insanın en büyük nesneleşmesi olarak. İnsanın en büyük cismanileşme… Her kadın tüm kadınların kadınıdır, her adam tüm adamların adamı ve her biri insanoğlu nerde yargılanıyorsa orada belirebilir.”

Ve insanı varlığının sorunsallığıyla yüzleştiren son.  (kitaplar: G.H.’ye Göre Çile ve Yaşam Suyu)

Bunları yazmak için sanırım okumak gerekiyor. Okumak ve sohbet edebilmek. Bu da dil ile olanaklı.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*