GÜNLÜKLER – 7 Aralık 2019
Yanlış durakta inmişim. Bilmediğim bir yer. Elimde telefon kimi arayacağımı düşünüyorum. Kayıtlı numaralara bakıyorum. Kayboldum! Panik. Telefonun tuşuna bastım; tık. Çalıyor. Nerede olduğumu anlatabilmek için çevreme baktım. Telefon hâlâ çalıyor. Açılmayacak mı? Dördüncü çalış. Arkamı döndüm. Kocaman bir pano!
“Kaybolmadınız! Buradasınız!”
Resimdeki gökdelenler gökyüzüne çok yakın. Büyük bir AVM’nin üzerinde katlar yükseliyor.
Telefon açıldı.
“Merhaba.”
“Merhaba canım.”
“Kayboldum diye çok korktum. Seni aradım.”
“Neredesin şimdi?”
Panoya baktım. Sonra yolun karşısına. Simit Sarayı. Bir mağaza. Büyük bir halı mağazası. McDonald solda kalıyor.
“Mc Donald’ta buluşalım. Sen gir içeriye, hemen geliyorum.”
Karşıya geçmek için ışıklarda herkesle birlikte bekledim. Trafik lambasında bütün bakışlar. Kalabalık gittikçe artıyor ve sabırsızlık… Bir kadın yolu boş görüyor ve yola atlıyor; otobüs sarıya dönen ışıklardan hızla geçmeye çalışıyor. Gözlerimi kapatıp başımı çeviriyorum. Çarpmanın etkisiyle… Kimseden ses çıkmıyor. Otobüsün kornası dışında ses işitilmiyor. Ardından kalabalıktan yükselen sesler; küfürler… Gözlerimi açıp bakıyorum; kadın karşıda. Yeşil ışık bize yanıyor.
Küçük bir kafenin önünden geçiyorum. Gülümse Kafe. Yüzüm ne durumda? Panik korku. Gülümse. Büyük bir halı mağazası. Önünde duruyor, vitrine bakıyorum; harika bir halı, sahip olmak isterdim. Benim salonumun üç katı gerekebilir. Belki daha fazla. Bir ev ve masraflarını karşılayabilecek gelirde bir iş. Simit Sarayı ve… İşte geldim. McDonald’sa girdim. Kapının önünde durdum, içeri baktım. Kaybolmamıştım. İşaretler beni buraya kadar getirmişti. Cam kenarına oturdum. Tanımadığım bilmediğim caddeye baktım. İnsanlar yollarını ezberlemiş gibi yürüyordu, başlar önde. İçeri baktı biri. Göz göze geldik ama beni gördüğünden emin değilim. Yüzündeki hiçbir kas değişiklik göstermedi.
*
Telefonum çalıyor. Arkadaşım hafıza sildirme yöntemimden bahsediyor. En kolay tedavi yolu; migren, depresyon, takıntılar, bağımlılıklar, anılar…
İlk başta verdiğim tepki distopik bir hikâye oluyor. İyi gösterilen her şey kötü amaçlar için de kullanılabilir. Eğitim gibi. Eğitim görmeyen insanların bize anlatılan hikâyeleri distopik genellikle. Eğitim şart görünüyor. Şartlandırılmış olaylardan arınmak için bir başka eğitim gerekiyor. İlkel insanlar birbirlerini yemiş olsaydı insanlar bunca yıl var olmazdı. Yok olan kabileleri düşünüyorum. Bir yerde yanlışlık olmalı ama nerede?
*
Sanırım yoruldum. Şiirler okumuşum gibi. Bir dünyanın içinde gözlerim kapalı dingin bir şekilde duruyorum. Cümle kurmak istemiyorum. Aklıma Onat Kutlar’ın bir başka öyküsü geliyor. Babaanne akşam yemeği sofrasında çocukları torunları, oruçlarını açmak için ezanın okunması bekliyor. Babaanne horoz gibi ötüyor. Üürüü üüü…
Bunu yorumlamak için elbette atasözünü anımsamak gerek. Başını sofraya dayamış ve… Dua ediyor. Sonra sürekli horoz gibi öttüğünü okuyorum.
Öykü anımsanıyor ve ben sessizce burada oturmuş şiir dizelerinin veya öykülerin beni alıp götürdüğü yerde kalakalıyorum. Etrafta gördüklerimin ortasında ya da hikâyemin bittiği yerde.
*
Yalan konuşmaların da bir hikaye olduğunu düşünüyorum. Anlatanın kendisine anlattığı ve inanmak istediği bir hikaye.
Hikaye nedir? Bilmediğimden değil de kafamın karışmasından susuyorum. Tek sorun inanmak anlattığın hikayeye. İnanmadığın sürece kafa karıştıracak ve yaşam boyunca bu hikayeyi değiştireceksin. Değişmiyorsa eğer… Ben değişmedim diyerek doğru yaptığına inanmak da bir yalan değil de ne? İnanmak istediği hikaye.
Bugün bir paragraf daha ekleniyor hikayeme. Anlattıklarım geçerliliğini kaybediyor. İnandığım ama yanlış anladığım bir hikayeymiş ama yalan değildi çünkü inanmıştım.
*
Marc Auge’yi bu aralar okumaya hazır olmadığımı hissediyorum. Sıradaki romana başlamak için sabırsızlandığımı fark ediyorum. Ama yarım kalan kitaplar var. Bunlar romanlardan farklı olarak soyut kalacaklar. Bunları somutlaştırmak ve unutulmaz kılmak için işte bir başka öyküye gereksinim duyacağım. Somutlaşmamış her şey unutulmaya mahkum.
Şimdi, bir başka hikaye okumak yazmak yerine, soyutlamalar üzerinde gitmek belki de şu an için gerekiyor.
Bitti. Yarım kalan öykülerle son buldu bugün.
Bir yanıt bırakın