GÜNLÜKLER – 31 Ekim 2019
Yine okuma saatleri. Doris Lessing’nin “Türkü Söylüyor Otlar” romanına devam ediyorum. Sonunu merak ediyorum. Saat geç olduğu için… Son iki sayfasını okudum. Yazarın yayımlanan ilk romanı olması benim için romanın okunması öncelikli oldu. Öyle çok öfkelendim ki… Bir yandan da acıma duygusu eşlik etti. Elbette ki bu duygularımı eğitmeyi, törpülemeyi de biliyorum. Her suçlunun cezalandırılması taraftarıyım, affedilmesi olanaksız. Yalnızca bir insan olduğunu düşünüyor ve insan olarak kabul ederek affediyorum. Eğitimci olmanın getirdiği en güzel tarafı bu.
Rodezya’da beyazların gittiği okulda önyargılarla yetişmiş olan Mary’nin çiftlikte yerlilerle olan iletişimi daha doğrusu iletişimsizliği ve ırkçı yaklaşımı.
Eğitimin ne denli önemli olduğunu yeniden görebiliyorum. Biraz kendimi de düşündüm. Eğitimcileri olduğum çocukların şiddete bulaşmalarından hep korkmuşumdur. Ya şiddeti uygulayan olabilir ya da şiddete uğrayan. Geçen aylarda okuduğum bir haber beni irkiltti. Eşini öldüren genç adam ya benim öğrencimse! Unutmaya çalıştım. Unutmadım. Unutamadım.
Yıllar geçti aradan. Sınıflarına girdiğim öğrenciler bir yıl gibi kısa bir dönem sonra bana benziyorlar gibi geliyordu. Her sınıftaki öğrenciler biraz da öğretmenleriydi. Yürüyüşleri, duruşları, davranışları…
Ortaokula başlayan öğrencim bir gün öğretmenler odasına girdi. Ceketini çekiştire çekiştire sonunda düğmelerini birbirine yetiştirebildi, düğümledi. Sonra karşıma geçti ve ağlayarak…
“Siz bize başkalarına vurmamayı öğrettiniz. Ben de el kaldırmadım. Beni dövdüler…”
Odadan çıktıktan sonra ben de… Ağladım. Orada ağlamaktan başka bir şey yapamıyordum. Üç yıl içinde birçok sınıf değişikliğim olmuştu. Başka sınıflardan öğrenciler bir araya getirilip yeni sınıf oluşturuluyordu benim için. İtiraf ediyorum… Hayır henüz bunu yazmanın zamanı gelmedi. Öfkeyi taşımamalı ki yarattığı bir başka dünyada -en azından- çözüme ulaşmalı.
Yazacak ne çok şey var! Her başarının altında onlarca hata var. Yanlışlar. Yalanlar. Yalanlar yalnızca kendim için değil, çocuklar için de var. Vardı. Geçenlerde bana mesaj atan ve bilmediğim küfürleri yazan kız öğrenci ortaokul öğrencisiydi. Bilmediğim kısaltma da… Ne olduğunu bir arkadaşıma sorduktan sonra öğrenmiş oldum. Cümlesini okumuş ve kısaltanın ne anlama geldiğini sormuştum. Sıkılarak açıkladı. Ben küfür bilmiyorum ve bunu benden öğrenmiş olamaz.
Yaşadığımız gerçekleri çıplak olarak yazamıyorum. Kurgulamak için zamanın gelmesini bekliyorum. Hakikatleri yazacağım, gerçekleri değil.
Bipolarlar grubunda bir yazı paylaşılmış. Yardımcı olunması isteniyor. Dayanamadım ben de yanıt verenler arasında oldum. “İnsanın Anlam Arayışı” Victor E. Frankl. Birkaç defa okumuştum.
Kitap Açıklaması
-
yüzyılın önde gelen psikiyatrlarından Viktor Frankl, otuzun üzerinde yabancı dile çevrilen ve bütün dünyada 12 milyondan fazla satan İnsanın Anlam Arayışı’nda, kurucusu olduğu logoterapinin ilkelerini, İkinci Dünya Savaşı sırasında bir toplama kampındaki deneyimleri eşliğinde anlatmaktadır.
Okurlar, Frankl’ın tasvir ettiği toplama kampının, dünyayı daha büyük bir hapishane olarak kavramamızı sağlayacak parlak bir metafora dönüştüğünü fark edecektir. Gasset, Heidegger ve Sartre’dan aşina olduğumuz düşünceler ışığında, varoluşun çetin koşullarında “anlam”ı keşfetmemize yardım edecek süreci anlatan Frankl, “İnsanı insan yapan nedir?” sorusuna da yanıt vermeye çalışıyor…
“Gerçekten ihtiyaç duyulan şey, yşama yönelik tutumumuzdaki temel bir değişmeydi. Yaşamdan ne beklediğimizin gerçekten önemli olmadığını, asıl önemli olan şeyin yaşamın bizden ne beklediği olduğunu öğrenmemiz ve dahası umutsuz insanlara öğretmemiz gerekiyordu. Yaşamın anlamı hakkında sorular sormayı bırakmamız, bunun yerine kendimizi yaşam tarafından her gün, her saat sorgulanan birileri olarak düşünmemiz gerekirdi. Yanıtımızın konuşma ya da meditasyondan değil, doğru eylemden ve doğru yaşam biçiminden oluşması gerekiyordu. Nihai anlamda yaşam, sorunlara doğru çözümler bulmak ve her birey için kesintisiz olarak koyduğu görevleri yerine getirme sorumluluğunu almak anlamına gelir.”
Victor Frankl bir danışanına söylediği yöntemi bipolar sayfasına yazdım. Bunu çok sık kullandım. Bir arkadaşımın asansör korkusu vardı. Asansöre binebilmeyi başardı. Kendime de uyguladım. Sonra çocuklarıma yaptım. Okulda sürekli ağlayan çocuğum ağlamak istediğinde yanıma geliyor ve daha çok ağlıyordu. Ağlamak serbestti ve daha çok ağlayacağını söylüyordu. Sonunda ağlamak için yanıma gelmek daha çok ağlamak için yerinden kalkıyor ve masama gelmesiyle geri dönmesi bir oluyordu. Ağlamaları azaldı. Öyle zeki çocuktu ki onu, okumaya ikna etmeye çalışsam da başarılı olamıyordum. Çevresindeki okumuş ve işsiz kalmış gençleri sayıyordu. Başka işlerde çalışacaksa neden okumalı ki? Annesiyle geçenlerde görüştüm. Onu sordum ve düşüncelerini dinledim yine. “Sakın ona beni anımsatma olur mu?” “Neden?” “Çünkü ben de eğitim fakültesi mezunu değilim. Öğretmenim de…” ya derse. Demez mi?
Yine de sınıfta kalmadan okudu ve bu yıl liseden mezun olacak. Sonrasını bilemiyorum. Üniversitede okumak önemli benim için çünkü en güzel yıllar bu yıllar oluyor. Dostluk, dayanışma ve özgürlük. Gezmek, görmek. İş hayatına olabildiğince geç girmek bir özgürlük elbette ekonomik durumun uygunsa.
Başarı nedir ki?
Sürekli aynı soruları soruyor olabilirim ama aynı yanıtları vermiyorum ve aynı hikayeleri anımsamıyorum. Hayatın kendisi bir döngü değil de nedir? Bazen bilindik alıştığım bir davranışı sergileyeceğim anda gözlerimin önünde katman katman önceki deneyimlerini görüyorum. Sürekli değiştirmeye çalışmıştım. Farklı taktikler geliştiriyordum.
Bu gece bu kadar anımsama bu kadar döngü bu kadar karmaşa yeter. Roman bu gece bitmeyecek. Yarın okumak için elime alacağım ve yarına kadar da öfkem yatışacak, bir başka dünya da ben kuracağım. Ne çok kırıntılar düştü geçmişten, anımsadıklarımdan.
Başarının altında kaç başarısız denemeler yatar? Okumasaydım sanırım yeni denemelerde bulunma cesaretim olmazdı.
Bu gece bu kadar anımsama yeter. Sıra düşe, masala ne zaman gelecek? Yıkık Köprüye ya! Türkçe öğretmenime bir sözüm var. O köprüyü yazdığım ortaokul yıllarımı anımsayıp yeniden yazmam gerekiyor. Ama bu bir masal olacak.
Bitti. Gün bitti.
Bir yanıt bırakın