GÜNLÜKLER – 1 Eylül 2020
Kadınların maruz kaldığı şiddet üzerine düşünürken, erkeklerin maruz kaldığı şiddeti de düşünmem gerektiğine inandım. Erkeklerin karşılaştığı şiddet neydi? Kadınların, erkeklere uyguladığı şiddet türü nedir? Psikolojik şiddet akla ilk gelen. Buna psikolojik baskı diyoruz aslında. Yani şiddet olarak söz etmiyoruz. Kadınlara uygulanan psikolojik baskı da yeni yeni psikolojik şiddet olarak söz edilmeye başlandı. Erkekler psikolojik şiddet nedeniyle depresyona giriyor ve intihar teşebbüsünde bulunuyor. Eğer böyle söyleniyorsa şunu söyleyebilirim; kadınların gördükleri her türlü şiddetin ardından yaşadığı depresyonun nedeni ve intihar teşebbüsünde bulunmalarının nedeni şiddettir. İyi de neden bugüne kadar kadınlar sorumluluklarını yerine getirmediği için depresyona girerken ilaç kullanırlar da erkeklerde bu yaygın değil. İki cinse de uygulanan şiddetin kaynağı toplum değil de nedir? Toplumu kimler oluşturur? Aile içinde her şey gülüm balım olsa bu defa da toplumsal baskı yani şiddet söz konusu olacaktır. Çöz çözebilirsen. Ben sadece kadınlar hakkında bir şeyler söyleyebilirim.
Bunu düşünmemin nedeni romanımı bitirmiş olmam. Bu toplumda kadın olmak üzerine yazarak düşündüm. Kendimce aldığım sonuçtan memnunum. Romanımı yayınevlerine göndermeyi düşünüyorum. Ama pandemi nedeniyle romanın basılması da okurlara ulaşması da çok zor. Koşulları ben de zorlayacağım demektir bu. Bir yıl, iki yıl artık kaç yıl sonra basılacak belli değil.
Çocuk öyküleri yazacaktım. Ama şimdi üçüncü romanıma başlamayı planlıyorum.
Uzun zaman oldu okumayalı. Günlük yazmayalı da çok olmuş. Ama bu arada boş durmadım elbette, bir roman bitirdim. Roman bitti ama bir şeyler yeni başlıyor. Depresyon nedir? Neden depresyona gireriz? Toplumsal baskılar neden olabilir. Aile içindeki baskılar neden olabilir. İş yerindeki mobbing neden olabilir. Depresyona giren erkekse buna şiddet denir. Şiddet sonunda intihar etti. Kadın depresyona girdiğinde ise kimse şiddet demez. Kadın dayanışması da pek naiftir. “Canım ilk ve son sen olmayacaksın… Ben de başka kadınlar da…” diye başlanır konuşmaya. Uğradığı taciz ve tecavüz olaylarından sonra intihar eden kadınlar var. Erkek şiddeti. Cinayetler var. Erkek şiddeti. Baskılar var. Mobbingler var. Bu ancak bir roman içinde adım adım incelenecek bir konu. Bir paragrafla anlatılacak bir şey değil ki. Bir paragrafta ancak bir kadının durumunu açıklamaya çalışabilirsin. Sadece bir kadın.
Romanımın adını koydum. İster istemez aşk romanlarını düşündüm. Aşk romanları özünde neyi anlatır? Aşkı nasıl anlatır? Bunu da uzmanlarından dinlemek ya da okumak gerek. Ben ancak soru sorabilirim. Yapabileceğim bir şey varsa o da bunları araştıran yazan kişilerden okumak, onları dinlemek. Öğrendiklerim de yazdıklarımın arasına karışacak, kurgu romanın kendi içinde gerçekçi olmasını sağlayacak.
Bugün yaptığım bir konuşmada yalnızca kadınların değil erkeklerin de kadınlardan şiddet gördüğünü dinleyince ve şiddete tarafsız bakmam önerildiğinde… Düşündüm. Bir şey söyleyemedim. Ama sonra şaşkınlık içinde kaldım. Ne yani bu kadar basit miydi intihar teşebbüslerinin nedeni? Onca karmaşıklaştırılan, dolandırılan konu, incelenen araştırılan… Psikolojinin, sosyolojiye ekonomiye kültüre kadar uzanması… Uzatılması ve herkesin anlamayacağı şekle sokulması. Bu kadar kolay olduğunu bilseydim orantısız şiddetin sonucunun olduğunu sanırım inadına depresyona girmezdim. Onca kitapları okumaya çalışmam, anlamaya çalışmam… Hiçbir şey boşuna değildir. Elbet bir gün işe yarar. Ama sırada öğretmen olarak bir şeyler yazmakta. Yıllar önce yazsaydım çok farklı yazardım. Şimdi yazmayı düşününce öncesinden farklı olması gerektiğine inanmamın nedeni öğrencilerimin büyümüş olması. Onlara yine süslü püslü anlatmam gerekecek, çocukluklarında yaptığım gibi. “Biz burada mutlu muyuz yoksa mutlu olmaya mı çalışıyoruz?” diye soran on yaşındaki öğrencim. Biz bu toplumda mutlu değiliz, mutlu olmaya çalışıyoruz. Mutlu azınlığı tanımıyorum, belki de öyle bir azınlık yoktur canım. Kandırıldık. Ben kandırmadığım kurgularım kendi içinde gerçekliğini yakaladığı için mutluyum. Benim yazdığım dünya bir başka dünya yani kurgu. Okuduklarımdan, dinlediklerimden hayat bulan.
Aklıma Muhammet geldi. Dördüncü sınıfa gidiyordu. Oğlumun giydiği ve artık küçük gelen kazağını ona götürdüm. Sevinçle giydi. İkinci gün onu kırtasiyeye gönderdim. Kırtasiye de ki kadın kızmış kovmuş onu çok şey istiyor diye. Bir de bana gıcık olduğunu, dedikodular yapıldığını biliyorum. Ama ona kötü davranacağını ve “Git buradan pis kurbağa” diyeceğini düşünemezdim. Muhammet’i koruyamadım çünkü onunla kavga edersem… İdareye iletilirdi ve hesabım çok önceden dürülürdü. Muhammet’e kendi diyen kendi olur, dedim. O yeşilli siyahlı polar kazağı giymedi bir daha.
Öğretmenlik yıllarını da kurgulayarak anlatmalı. Bugünkü konuşmamızda bu da gündeme geldi. Yap demek yol yöntem anlatmak çok kolay. Önemli olan gelip kendisinin yapması. Kolaysa yapın bakalım. Masa başından talimat vermek kolay. İnsan ilişkilerini anlatmak kolay. Kolaysa kendin yap demezler mi insana? İşte ben de kitaplardaki gibi yapmaya çalıştıysam da olmadı. Bir şeyler yaptım ama. Boş oturmadım. Romanımı Hep Yayınevine göndermeye karar vermiştim. Özgeçmiş yazmam gerekiyordu. Yazdım alt alta. Yirmi yıla neler sığdırmışım depresyon aralarına. Gel de yazma.
Bana dedi ki zor öğretmenlik onun için mi erken emekli oldun? Hayır dedim. Zirvedeyken bıraktım. Kadınlar işlerini zirvede bırakmalı. Yapacakları çok şey var. Gezmek, görmek, okumak, izlemek, atölyeler, kurslar, arkadaşlar… Ya erkekler, diye sordu. Onların da gidecekleri görecekleri kalmışsa arkadaşları varsa emekli olsunlar. Ama kahve köşelerinde taş oynamak için emekli olmamalılar, dedim. Hem şimdi ben yazarım, dedim, bu benim yeni mesleğim. Mesleğim gereği bütün saydıklarımı yapmam gerekiyor.
*
Kadıköy’de Yapı Kredi Yayınlarının kitabevine uğrarsanız indirimli kitaplar alabilirsiniz. Burada yayınevinin kitapları yüzde yirmi beş indirimli satılıyor. Her zaman gittiğim yerdir. Birkaç yıl önce orada çalışan, okurların sorularını yanıtlayan arkadaşla konuşurken Ece Ayhan’ın günlüklerini okumak istedim. Nereden nereye? Okuduğum bu günlükler beni çok etkiledi. Başka şairlerin de günlüklerini okudum. Bana yeni bir kapı araladı bu kitaplar. Sonra tutturdum yayınevinin romanlarını okuyup bitireceğim bir yılda, diye. Yılın bitmesine ne kaldı? Ben hâlâ bitirebilecek durumda değilim. Olsun. İnsan bir işe başlasın ve devam etsin de sonu gelmesin. Önemli olan yolda olmak değil de nedir?
Bugün de bitti.
Bir yanıt bırakın