KİTAPLI KEDİLİ GÜNLÜKLER  –  18 Kasım 2023 / Cumartesi

KİTAPLI KEDİLİ GÜNLÜKLER  –  18 Kasım 2023 / Cumartesi

Yazamamak kötü. Okuyamamak da.

Bütün gün miskinlikten, kedilere öykünürcesine kıvrıldım. Hem de kaloriferin önündeki koltukta. Bizimkiler de Fransız balkonda minderlerinin üzerinde yağmuru izleyip sesini dinledi. Gözlerini ara sıra kısıp açıp kapattılar. Mutlu olduklarını düşünebiliriz. Karadut henüz deneyimsiz olduğu için zaman zaman cama yapışıp kuşların defne ağacının dallarına gelmesini bekledi. Garip sesler çıkarmak, çıkardığı bu sesleri dinlemek ona zevk veriyordu.

Akşam geç bir saatte Benim Rüyalarım Hep Çıkar, kitabını elime aldım. İki öyküsünü daha okudum. Bir öyküsündeki Rambo isimli köpeğin ölümü beni de etkiledi. Bir veteriner olarak çalıştığım kliniğe gelen sonsuz sayıdaki hayvanlardan sadece Keş’i düşündüm. Onun ölüm fermanını çıkaran apartman sakinleriydi ve zehirlendiğini belli etmeden kapının önünde kıvrılmış, biz de onu öyle hareketsiz halde bulmuştuk. Öldüğünü öğrenince… Suçsuz bir canlının canını alan caniler. Ne çoklar. Köpek katilleri. Kedi katilleri… Ben ne zaman et yemeyi bırakacağım? Onlar da canlı değil mi? Bazen et pişirirken kokusu midemi bulandırıyor. Kendimden utanıyorum. Cani, diyorum kendime. Onları yemezsem yaşamaları için bir alan bırakacak mıyız? Yoksa şehirdeki kediler, köpekler, kuşlar ve ormandaki vahşi hayvanlara yapıldığı gibi mi olacak sonları?

Yarım Kalp, kitabından iki bölüm daha okudum. Yeni yeni açılıyor roman. Sorular soruyorum kendime. Bu adam günümüzde yaşıyor mu?  Anneannelerimizle dedelerimizin arasındaki iletişim gibi. Sıradan, rutin ve geleneksel bir yaşam. Okuyacağım yeni bölümde bu düzen bozulacak.

Borges’ten bir öykü okudum. İşte bu dedim ve derin bir soluk aldım. Eskiden geleneksel kırsal insanlardan bir şey beklemiyorlarmış. Eğitim bireylere düşmüyormuş. Şöyle diyor Borges öykü karakterleri için, “Basit insanlar onlar. Onları daha karmaşık hale getirirsem öykü zedelenirdi.” S.39 (Borges ve Yazma Üzerine, İletişim Y. 1998) Var olanı göstermek ve bireysel değil toplumsal bir mücadele vermek. Bana sorular sormuyor. Bu nedenle sevdim diye düşünüyorum. Belki yanılıyorumdur. 1972’de basımı olan bu öyküyle öykünün serüvenini izleyebiliriz. Bu aynı zamanda insanın da değişim serüveni.

Artık Hiçbir Yer Ev Değil, John Boyne romanında birçok soruyu tartışmaya açıyor. Önemli yerlere dikkat çekiyor.

Yazmamak iyi. Okumamak da iyi. Ama bir gün olmak istediğiniz ama rutini sürdürmeyi tercih ettiğiniz için yapmadıklarınızdan mutsuz olma gibi bir durum söz konusu olabilir mi? Kendinizle karşılaşmaya hazır mısınız? Soru sormak mı gerekiyor? Düşünmek için nelere gereksinim vardır? Kelimelere… Kelimeler de sanırım sanattan alınarak günlük hayat içinde kullanılabilir oluyor. Okur yolculuğu bir düşünme eylemi. Yazmak ise çözümleme. Sorulara yanıt ararken, bir yandan da başka sorular yöneltme. İnsanın insan olma eylemi dünyanın sonuna kadar sürecek. Bireyin karşısına çıkartılan sorunlar çözüldükçe, başka sorunlar karşısına çıkarılacak. Engelleme. Tarih tekerrürden ibaret değil neyse ki.

Kediler yattı. Kitaplar, kediler yani bizimkiler ve yuka. Yuka’mı ne yapacağımı bilemiyorum. Tavana uzandı ve yaprakları aşağıya doğru kıvrıldı. Yüksek tavanlı iş yerlerinde hayatına devam etmesi gerekiyordu. Ama şimdi sokak kapısından bile çıkarmak çok zor.

Borges’ten okumak güzeldi. Onunla yapılan söyleşi de güzel. Dilimi çözdü. Geçen gün yaşanan olayı anımsadım. Otoparkın çıkışı kazılmış, kanalizasyon borusu değiştirilmişti öğle saatlerinde. İçerideki araçlar dışarı çıkamıyordu. Akşama kadar biteceği kapatılacağı bekliyorduk. Yapmadılar. Sadece üstünü toprakla örtüp gittiler. Ertesi gün de sabah biraz daha toprak atıldı. Akşam geç saatlerde de beton döküldü. Bunu olduğu gibi anlatmak var, bir de eleştirip verip veriştirip yazmak var. Verip veriştirmek bir tartışma ortamı yaratır. Olduğu gibi anlatmak ise içten içte verip veriştirmesini sağlar, yani okura bırakılır bu eleştiri. Bir de soru sormayı sağlayan bir yazı var ki hangisini yazacağımı bilemedim. Günümüz eleştiri dönemi verip veriştirmelik…

Yarın söyleşi ve imza etkinliği var. Yine yağış ve fırtına uyarısı verildi. Ne yapayım yani? Bezleri serip bekleyecek miyiz yani? Ne rögar açmasını bilirim, ne de araçların biriken sulardan geçerken bana su sıçratmasını önleyebilirim. Bodrum katındaysam basan suyu boşaltmak için kova maşrapa elde bekleyebilirim, su baskınına karşı.

Bugün arkadaşımla konuşuyorduk. Her şeyi Allah’a bıraktığımı söyledim. Yarın yağmur yağmasın diye dua da edeceğim. Duam ya kabul olacak yağmayacak yağmur ya da başkasının duası kabul olup sel ve fırtına olacak. Yüzde elli bile değil şansım. Meteoroloji uyarılarına göre yüzde doksan dokuz virgül doksan dokuz yağacak.

Borges’ten okumak istiyorum. Bugüne ulaşabilen yazarları ölümsüzleştiren romanlar ve öyküler okumak.

Yarın söyleşimiz ve imzamız var. Büyük olasılıkla biz bize oturup edebiyat sohbetleri yapacağız.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*