KİTAPLI KEDİLİ GÜNLÜKLER 17 Aralık 2023 / Pazar
Damlalarla yıkanan duvarların boya katmanının altında açan kırmızı gülleri çıkardım. Bir demet yeşil yapraklı güller. Onları toprağa dikecektim. Uyandım. Rüyaymış. Gülümseyerek kalktım yataktan. Ben kalkınca bizimkiler de indi yataktan ve doğru mama kaplarına gittiler.
Her şey bu kadar mı güzel olur? Ağaçlar, parklar, kargalar, martılar ve sokak kedileri. Kentin kaybolan doğasının sahipleri. Böcekler de var. Hava da güzeldi. Güneş gülümsedi. Bulutlar yüzdü. Parkta yürüyüşe çıkmıştım. Çam kokusunu içime çekiyordum. Küçük havuzda su yoktu. Banklar boştu. Bu sabah hayatımda çok ender karşılaştığım bir duygu, hoş bir duygu. Sanırım mutluluk böyle bir duyguydu. Günümün ilk saatleri böyle geçti.
Parktan eve döndüğümde hafif bir kahvaltı yaptım. Pazar keyfi böyle bir şey olmalı. Kütüphanedeki kitapları tek tek elime alıp baktım. Bir kitap aradığımda hangi rafta bulacağımı öğrenmek içindi. Kitapların isimleri bile birçok şeyi anlatıyordu.
Bizimkileri oyuncaklarıyla oynattım. Çok eğlendiler. Ben de gülümseyerek onları izledim.
Günlükleri bir süre yazmıyorum. Neden yazayım ki? Hiçbir şeye yaramayacak yazılar; birçok şey gerçek değil diyemeyeceğim, kendi içinde gerçekçi yine de; kitap olması için yazmıyordum; kitap olsa bunun bana katkısı ne olabilir ki? Neyi umut etmiştim?
Bir yıl kitap okuyacağımı düşünmüştüm ve bu beni heyecanlandırmıştı; elime ne geçeceğini düşünüyorum. Güzel keyifli zaman geçirmek. Duyguları deneyimlemek. Sohbet etmek. Anlamaya çalışmak. Başka insanlarla tanışmak; bu biraz ilginç çünkü o kişi hakkında her şey yazılmıyor; bazen yaşam üzerine ne düşündüklerini merak ediyorum. Umutlarını az da olsa seziyorum. Herkes gibi yaşanılır bir yerleri olması ve yaşamlarını sürdürebilmeleri; sevip sevilmeleri. İş ve biraz da boş zaman… Bugünün diliyle, görüşü ve düşüncesiyle geçmişi anlatmak benim ilgimi çekmeye başladı. Güzel kitaplar var. Bu kitapları keşfetmek biraz zor. İnterneti iyi kullanmak ve nerede arayacağını bilmek gerekiyor. İnternet Çağı müthiş olanaklar sağlıyor. Ya sohbet etmek bir gün son bulursa. Suskunluk mu yerine alacak, sözlerimin bittiği yerde. Uzaklar bitti. Yakınlar ise tükenmekte. Hayal kurmak mümkün olabilir mi? Bir bilen vardır mutlaka. Usta yazarların eşsiz ufka kadar uzanan hayalleri, kurguları. Klasikler.
Teorik kitaplara zaman ayıramıyorum; bu kitapları okumayı özledim. Edebiyat ve sanat üzerine; okuma üzerine olan üç kitap masanın üzerinde. Bilgisayarda açılmış sayfalar; pencereler…
Akşam karanlık çökünce duygu durumumda ağır bir çöküş yaşadım. Okumak, yazmak boş vakit işi değil de ne? Yapacak başka işi olmayanların uğraşları olabilir mi? Nasıl okumalı üzerine yazılmış makaleler buldum internette. Evet bunları yapıyorum. Farklı olarak sohbet de ediyorum. Okumasaydım bu günlüğümü yazıyor olmayacaktım. Yazmak dediğimde aklıma ilk gelen Sait Faik oluyor. Doğada; mesut sandığı insanların arasında; adada yaşamak, kitaplı kalemli. Cebinde açılmamış bir kurşun kalem ve çakı. Kâğıdı da vardır sanırım. Ölümünün üzerinden yetmiş yıl geçti. Önümüzdeki yıl birçok yayınevi tarafından eserleri yayımlanır diye düşünüyorum; telif ücreti olmadığı için.
Bugün otuz yıllık büyükbaş hayvan çiftliğim olabilirdi. Babam çiftlik kurmak istemişti. Ben de bu işin içinde olacaktım. “Bunun yerine ecza deposu açsak ya.” Bilmediği ve sevmediği, masa işi işe kendine uygun görmedi. “Çiftlik olsun,” demişti. Bu hayal gerçek olsaydı, bu hayallerin bana ait olmadığını söylerdim. Her şeyi devretmiş olur ve şimdiki gibi kitaplı kedili günlerim olurdu. Belki de böyle bir geçmiş gerçekti de ben şimdi bütün bu yaşadıklarımı unuttum. Düşünüyorum, anımsamıyorum. Birkaç defa salgın hastalık yüzünden iflas etmiştik. Toprak bize ait olduğu için yeniden toparlanma şansımız oldu. Çalışmak. Yılmamak. Yenilip yenilip ayağa kalkıp yeni baştan başlamak. Yoksa sonuna mı geliyorum kitaplı kedili günlüklerimin? Bu kadar hızlı mı tüketecektim? Oysa ne hayallerim vardı. Umutlarım. Geçmişi ve geleceği olmayan bir şimdi nasıl mümkün olabilir? Bu unutmanın, tüketmenin sonucu mu? Korkuyorum. Şimdiden bir şeylerin eksildiğini hissediyorum. Yarın olmasa da bir iki hafta sonra, yeni yıla girince bir şeylerin değişeceğini seziyorum. Umudunu tüketmiş bir sabaha uyanış. Biraz yağmur çamur, biraz da ağır gri bulutlar. Martıların buralarda ne işi var? Kargalar, kedilerin mamalarıyla beslenmekten tombili olmuşlar; uçmayı başaramayacakları günlerin yakın olduğunu düşünmeye başladım.
Hikâyesiz bir gün. Kandırıldım diyemeyeceğim. İnanmasaydın bu kadar, bugün başka umutların olacaktı. Gelecek kaygısı ve telaşı. Gelecek korkusu. Bu yüzden önce ekmek gelir.
Bugün bu kadar umutsuzluk yeter. Gün bitti.
Bir yanıt bırakın