GÜNLÜKLER -35-

GÜNLÜKLER -35-

 

Bir konuda uzlaşamadığımı fark etmeliyim ki uzlaşmaya çalışayım. Zambra ile Ağaçların Özel Hayatı romanında uzlaşamıyorum. Sezgilerime güvenmem gerektiğine inanıyorum ve izini sürüyorum.

Haydi genelleme yaparak başlayayım. Neden her zaman erkekler gidiyor? Okuduklarımdan aklımda kalanlar erkekler demek ki bunu sorarken buluyorum kendimi. Neden birçok şey gitmek üzerine? Ve gitmemek gidememek üzerine? Yine aklımda kalanlar.

Giden kadınları ancak en iyi kadınlar anlatabilir. Buna inanıyorum. Kadınların gitmeleri kolay olmuyor. Geç kalmışlık duygularını da beraberlerinde götürüyorlar. Gerçekten gidebilen kadınları güçlü kadınlar ya da feminist olarak görebilir miyim? Feminizm nedir sorusuna yanıt vermek gerekiyor. Buna yanıt vermeden devam etmeli, kadını da bir erkek gibi düşünmeli yani cinsiyetsiz yani insan.

Neden giden erkekler sistemi beslemek istemedikleri için gittiklerini söylemiyorlar. Eşlerini gerekirse işlerini bırakıyorlar. İş. Ev de bir tür belirlenmiş bir işe dönüyor bir süre sonra. Birbirini denetleyen, denetçi iki kişi ve diğer fertleri. Neden bu romanlarda dönüp dolanıyor da adı koyulmuyor? Yoksa henüz ben mi okumadım?

Evet okuduklarım çok geç geliyor, yani benden sonra. İfade etmeme yardımcı oluyor. Belki de ben fark etmiyorum öncesinde. Belki belki okuyorum anlamadığımı sanıyorum sonra ben anladım diyorum ve karşıma çıkınca sayfalardan işte diyorum. Küçük çocuğun hamamda  banyo tasının suyun kaldırma gücüyle su yüzeyinde kaldığını ispatlaması ve koşarak eve gitmesi ve ona bunun bulunduğunu söylenmesi gibi bir şey.

Çalışarak, değişime inanarak hata mı yaptım? Benim için kimler mücadele veriyor şimdi? Çevremde yaptıklarımla yetinen ve inanan ben… Bir deniz yıldızı için değişmiş olabilir. Ama o deniz yıldızı da benden fazlasını yapamıyorsa bir şey değişmeyeceğine işarettir. Daha doğrusu göstermiştir.

Kadın hikayeleri öyle önemli ki. İnsan beyni yüzyıllarca gelişmek için bu olanaksız dünyada mücadele ediyor. Bir çocuk Legolarıyla oynuyor, yapıyor yıkıyor yeniden yapıyor. Bir önceki yaptığı sonrakine katkı oluyor. Çocuk diye baktığımız çocuklar, yaptıklarından daha kötüsünü yapmak için uğraşmıyor.

İnsan okudukça yazması zorlaşıyor. Ütopya demek istiyorum, distopya demek istiyorum ama diyemiyorum. İkisi de şimdilik uzak belki de aynı uzaklıktalar ve tercih çoğunluğa kalıyor. Neye inandıkları ya da korktukları şekillendirecek geleceği. İnanmak için de bir ütopya olmalı ki mücadele versin. Korkmaları için de bir distopya olmalı ki tutulup kalsın ve yaşasın.

Gerçekleşmemiş her ütopya aslında bir çekirdek filizlenmesi için. Yüzyıllar önce düşünülmüş olması geçmiş bitmiş olması anlamına gelmiyormuş. Anladım. İnsan yaşamı gibi, bir dönem geliyor beklemediğin bir anda filizleniyor. Geç kalınmış olsa da. Her yıkım yeniden başlamakmış demek. Psikolojik olarak ifade edilmemiş ama yaşanan gerçekler var hâlâ. Bir gün bunu da açıklayacaklar. İnanılmaz olacak. İnanılmaz bir şey. İnsan zihni üzerinde  oynanan oyunlar.

Bir şeyler üzerine uzlaşamamalıyım ki gelişime açık olayım. Uzlaşmamak aslında her zaman var olan bir şey, her zaman olmayan ise bunu fark edememek.

Uzun zamandır Lili’ye yazmadığımı fark ettim. Ona kadınların kemik iliğinden sperm üretildiğini ve kadınlar bu şekilde doğum yaparsa kız çocukları olacağını… İnanılır gibi değil. Gel de bana ütopik gelenin bir başkası için distopik olduğuna inanma. Hayat bu olmalı. Yaratıcı okumalar sadece kitaplar üzerine olmuyormuş, hayat da çocukça yaratıcılık bekliyormuş senden.

 

2 yorum

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*