GÜNLÜKLER -23-

GÜNLÜKLER -23-

Bugün, Anja Meulenbelt’in Ayrıntı yayınlarından çıkan ‘Hayranlık’ kitabını okuyorum. Çok etkilendim. Bir kadının aşk hayatını anlatıyor; lezbiyen bir yazarın hayatı. Evlilikler  için, tüm ilişkiler için söylediği gerçeklere katılıyorum. Anlıyorum. Bir başka yaşamı anlamak, bir anda çakan bir şimşek gibi. Aydınlatıyor. Yaşanılan an için söylenecek sözü oluyor insanın. Sözdizimleri.

Yaşadığımız gerçeklikte, bu konuda yazmak olanaksız gibi. Yazılanlar üzerinden tartışılmakla kalınmayacağı gibi yazara da birçok eleştiriler gelecektir. Bu nedenle bu kitabı okumakla yetineceğiz; umarım bir süre için.

*

Yaratıcı yazma atölyesinde dördüncü haftayı geride bıraktık. Birlikte yeni farkındalıklar yaşıyoruz. Okuduğumuz kitapları birbirimize öneriyoruz. Kitaplara kendi seçimlerimizle ulaşmak istiyoruz, bizim için önerilmesinden çok. Doğrusu ben, yeni kitaplara okuduğum kitaplarla ulaşıyorum.

Sait Faik’in kitaplarını okurken yeni bir tat alıyorum. İyi insanlar, adacıklar umudunu taşımak istedikçe okuyorum. Hıışt, diyorum. Hışşt diyor.

Onat Kutlar’ın İshak kitabını yine okuyorum. İshak öyküsü beni içine alıyor. Bir tümseğe otuyorum, kar tipi. Harabelerde kuru ağacın üzerindeki ishak ötmüyor. Huu, diyorum. Huu! Yüzyıllardır aynı topraklarda yaşayan halk, kaç yıkım gördü, nesiller boyunca diye düşünüyorum. Gaziantep’e gitmeye karar verdim. Zeugma’yı da görmek istiyorum. Gitmeden önce okunacaklar hazır, okunmayı bekliyorlar. En başka Onat Kutlar’ın kitapları var.

A.Zambra zaten var. Soru Kitapçığı, her okuyuşumda bir başka şıkkı işaretliyorum. Yeni hikayelerle çoğalıyor. Bu Zambra değil mi, diye soruyor. Evet, o, diyorum. Aşık olduğum adam. Hikayelerine romanlarına aşık oldum.  Ben de söz almak istiyorum, diye diretiyor ve yazmaya teşvik ediyor. Hele de Soru Kitapçığı. Bir soru okuyor o. Sınav, diyor. Hangi şıkkı işaretledim biliyor musun? Hangisi, diye soruyorum. Kaydırmak. İşte bu da senin hikayen diyorum. Gözlerini açmış anlamaya çalışıyor, ben ne diyorum. Açıklıyorum. Başından geçen bir olay, başına gelmesinden korktuğun bir olay… Yani öğrenci işi.

Antonio Tabucchi’den Fernando Pessoa’nın Son Üç Günü kitabını okudum. Pessoa’nın diğer kitapları okunmayı bekliyor. Uzaklıklar, Eski Denizler elimin altında, baş ucumda. Gülünçtür Bütün Aşk Mektupları şiirini ezberlemeye çalışıyorum. Ezberledikten sonra da gülünç bir aşk romanı yazmalı.

Yazmak için okumak gerekiyor. Başka hayatlara temas etmek için yanında yaşıyor olması gerekmiyor. Fotoğraflarda gördüklerim, kısa kısa yazılar… Birinci tekil şahıs üzerinden yazmalarım…

Birinci tekil şahıs üzerinden yazmak benim için kolay oluyor. Bir tiyatroya hazırlanmak gibi bir şey. Duygu, düşünce ve davranış. Başkalarının düşüncelerini okumadan sadece kendini anlayabileceği anlatabileceği bir başka gerçeklik yaratmak. Tat, koku, his… Almak ve vermek.

Üçüncü tekil şahıs olarak yazmam gerekir belki de. Belki de kim olarak yazarsam yazayım, okura duygu yüklememem yeterli. Öyle çok yüklerimiz var ki, biraz olsun hafiflemek için yazmak gerek. Başkalarının acılarını ancak bu yükten kurtulup belimizi doğrultunca göreceğiz.

Kadınlar…

*

Kendimize çok haksızlık yaptık. Birbirimize…

Sürekli savunmada kaldık.

Güçlü kadınların hikayelerini okumak istiyorum.  Başladığım gibi bitireyim. Anja Meulenbelt’in kitabı bitmek üzere.

 

 

2 yorum

  1. Bir başkasını anlayabilenler nirvanaya ulaşmış olanlardır. İşte o zaman dünya yaşanır bir dünya olacaktır. Yazın çok etkileyici. Kutluyorum. Zeukmayı ben de çok merak ediyorum.

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*