ÇOCUKLARLA KİTAPLARLA YOLCULUKLAR 15 Haziran 2024 / Cumartesi
Çocukluğumuzdaki okur yolculuğumuzu anımsıyoruz. Sorularla devam ediyor sohbetimiz. Aslında soruları soran, yolu kitaplarla sınırlamaya çalışan benim. Zaman zaman ablamın babamla olan anılarını da dinliyoruz. İyi bir eğitimciymiş. Kitap okumamız için kitaplar alırmış. Ama daha çok küçük teyzem ablama getirirmiş kitapları. Bir de kuzenimiz Yalçın ağabeyimiz ablama Fakir Baykurt’un kitaplarını getirirmiş. Kitapçıya gider kitap alırmış. Bizim böyle bir anı hafızamızda yok. Annem çok kitap alırmış. Ablamın kitaplarını, ben ve kardeşim okuyorduk. Yaş sınırı olmaksızın, merak ettiğimiz kitaplara yöneliyorduk. Çarşıda Kitapçı İsmet varmış. Oradan okul defterleri de alınırmış. Biz -kardeşimle ben- hatırlamıyoruz.
“Okurken kitapla sohbet ediyor musunuz?” Ben acaba o yıllarda da kitapla sohbet eder miydim? Okumayı bilmediğimi itiraf ediyorum. Herkesin aynı şekilde okuduğunu sanırdım. Çocuklarla çalışırken de bunun üzerine hiç düşünmemiştim. Son iki yıldır, kısaca kitap kulüplerine katıldıktan sonra gündemime girdi. İlk çalıştığım okulda çocuklar severek kitap okurlardı. Onlara çok kitap alırdım. Anlattırırdım ama tek başlarına yaptıkları okuma uğraşıları nasıldı hiç sormamıştım. Muhammed kitaplarda kendisini aradığını söylerdi, bunu hiç unutmadım. Çünkü onu anlatan bir kitap yazmaya çok çalıştım ama ağlak duygu yüklü bir şeyler çıktı kalemimden de başaramadım. Sonra da yazamadım. Ne kadar da duyguların yükü altında kalmışım. Yeni yeni üzerimden atmaya çalışıyorum. Bir kitap yazdım gerçi “Ne Güzeldi Çocukluğum” adını verdim ama bu kitapla da onları istediğim gibi anlatmayı başaramadım. Çalıştığım ikinci okulda yazmak isteyenler için günlük yazarak başlamalarını söylemiş ve söylemekle kalmamış yazdırmıştım. Ne tuhaf şeyler aklıma geliyor. Acaba hayatımızı da bir kitap okur gibi okuyabilir miydik?
Gaz lambasında kitap okuduğumu anımsıyorum. Demek ki elektrik yoktu. Ablam elektriklerin olduğunu, benim 1974 yılındaki karartma gecelerini anımsadığımı söyledi. Kıbrıs Barış Harekâtı. Telefonumuz ne zaman alındı? Ben ortaokula başladığımda… İlk telefonumuz yeşilmiş. Ya televizyon? Ben dokuz yaşındaymışım. Bir anımızı anlatıyoruz ablama. Kısa zaman önce bir hayalet filmi izlemiştik. Babam izlememizi istememişti ama biz diretmiştik sanırım. Birkaç gün sonra ikimiz de evde bembeyaz bir hayalet gördük. Korkuyla evden kaçtık. “Kaç çabuk, kaç.” Sonrasını hatırlamıyorum. Bize televizyon seyretmek için gelen misafirleri de kardeşim anımsıyor, ben anımsamıyorum. Sinema günlerimizi andık. Gazoz eşliğinde açık hava sineması.
Ablam, Çocuk Kalbi’ni çok sevmiştiniz, dedi. Çok üzüldüm. Gerçekten de iyi bir öğrenciydim. Sessiz bir çocuktum üçüncü sınıftan sonra. Kız çocuklarının üçüncü sınıftan sonra değiştiğini, sessizleştiğini mesleğimden biliyorum. Onları şımartmak, yaramazlık yapmalarını sağlamak için ne kadar da çaba gösterirdim. Erkek çocukları da ilk yıllarda sessiz oluyorlar ama üçüncü sınıftan sonra ele avuca sığmaz oluyorlardı.
Kitaplara dönelim, dedim sık sık. Kemalettin Tuğcu ve Ömer Seyfettin unutamadığımız yazarlar. Öyle korkutulmuşuz ki. Kardeşim ölmesin diye bütün yaramazlıkları kendi üzerime alırdım. Kardeşim bütün kitapları hâlâ hatırladığını söyledi. Çöplük, ablamın lise yıllarında babamın aldığı bir kitapmış. Demek ki ben okuduğumda ortaokula yeni başlamıştım. Bu kitap çok farklı bir yerde, ağlatacak şekilde yazmamış yazar. Yaşam mücadelesine tanık oluyorsun ve umut taşıyorsun. Ablam okuduğu kitapları annemle konuşurmuş. Ben onunla kitap sohbetleri yaptığımızı anımsamıyorum. Sadece sınıfta yaptığımız çalışmaları hayal meyal… Okuduğumuz kitapları anlatıyoruz. Çocuk olarak nasıl anlattığımızı da kurgulamalıyım.
Minyeli Abdullah, kitap serisini anımsadı ablam. Kardeşim de okumuş ve bir gün etek giymeyeceğim bacaklarım görünüyor, günah diye ağlamış. Annem, babanla konuşayım bu kitapları getirmesin, demiş. Kitaplar gönderilmiş.
Kardeşimin Küçük Kadınlar’dan anımsadıkları ilginçti. Niye bunlar sürekli yemek yapıyor diye sorarmış. Ablam kitaplardan etkilendiğimizi ve günlük hayatımıza yerleştikleri de olduğunu söyledi. Resim, müzik, yazmak…
Yazmak. İkinci sınıfta, Karnabahar ile Pırasa öykümü tamamlayamadan yazarlık hayalim suya düştü. Elbette La Fontaine masallarından etkilenmiştim. Hayvanlar konuşur da bizim soframıza gelen bitkiler konuşamaz mıydı? Konuşamazmış demek ki hâlâ bu öyküyü yazamadım.
Uçan Otomobil…
Konuşurken birden ağzımdan dökülüverdi “Kara Elmas…” “Aaa yıllardır adını anımsayamadığım kitap… Sonunda hatırladım.” “Bizde var o kitap,” dedi annem. “Sizin kitaplarınızın çoğu var. Biliyorsun Edirne’de bulmuştuk Üçkâğıtçı Max’i.” “Başka hangi kitaplar var?” “Gidip dolaba bakmak gerek ama orası çok karışık… Kutulardaki kitaplara da bakmak gerekir.”
Odaya gittim. Kitapları buldum. Hiç de zorluk çekmedim. Heidi, Kara Elmas, Bir Eşeğin Hatıraları… Burada okuma şansım yok. Bu kitapları da kendi evime götürmek istemiyorum. Nadir kitaptan kitapları buldum ve sepete ekledim. Özellikle de bizim okuduğumuz kitap olması için aynı baskısını aldım. 1975 Bir Eşeğin Hatıraları. 1970 Kara Elmas. Bir de 1970 Çocuk Kalbi.
Kardeşim havada uçan kadını hatırladığını söyledi. Mucize eseri bu kitabın adını öğrendim, dedim. Mary Poppins. Bu kitapları gerçek bir yolculuk yapacak şekilde okumak istiyorum. Okunan sadece kitaplar, yaşantımı da bir kitap gibi okuyacağımı düşünüyorum. Kulağa çok tuhaf geliyor. Hayatını kitapsız okumak.
Yapay Zeka üzerine de ablamla konuştuk. İnsanların doğruyu yanlışı fark edebilmeleri için daha çok çalışmaları ve araştırmaları gerektiğini düşünüyorum. Yaratıcılığı da körelteceğini düşünüyorum. “Ben de yaparım,” diyebileceğimiz bir durum olmayacak artık. Yapay Zeka ile rekabet etmek kolay olmasa gerek. Oysa günümüzde sadece yazan okuyan yazarların sayısı bir elin parmaklarıyla sınırlı. Başka işlerde çalışırken, edebiyat alanında, yapay zekayla nasıl rekabet edeceğiz? Bunu ayrıca düşünüp yazmamı söyledi.
Ortaokul, lise ve üniversitedeki okur yolculuklarımı düşündüm. Babam ısrarla kitap okumamamı söylerdi. Ablam açıklamayı yaptı. Ev işi de yapmamızı istiyormuş. Yani anneme yardım etmeliymişiz.
Nadir kitapçısına mesaj gönderdim. Yüz elli liraya birkaç kitap birden satıyor. Ama bazıları satılmış. 1970 baskılı. Umarım fiyatını arttırmaz. Ne yapsam hemen alsam mı?
Bayram hediyemi aldım. Çocukluğumun kitapları… Yine çocuk olsam, nasıl okurdum?
Bir yanıt bırakın