YENİDEN GÜNLÜKLER -7-
17 Temmuz 2019
Değişmek bir tür yenilenmek. Çevre zorlayıcı etkilerle üzerine üzerine gelirse değişmekten başka yapabilecek bir şey yok.
Kadıköy güzeldi. Değişmişti bir hafta içinde. Yenilikler. Martılar bile… Karşı kıyının ışıkları… Her yıl gördüğümüz karşılaştığımız insanlar… Kimisi için büyümek kimisi için de yaş almak yaşlanmak. Sonu gelmeyen beklentiler… Ben mi değişmeyeceğim. Uzun zaman uzak kalmak yazıdan… Başına oturunca yazılarımın değiştiğini fark ettim. Yazının değişimi bireyin değişimi, anlatımın değişimi bireyin değişimi. Yazı ve anlatım olmasa değişimin nasıl farkında olabiliriz ki. Soru cümlelerinin ardından soru işareti koymuyorum. Bunlar soru değil. Yanıt beklemiyorum.
Kadıköy güzeldi. Deniz dalgalıydı, rüzgâr vardı ya denizin kokusu içerilere kadar yayılıyordu. Ağaçların üzerinde çiçekler vardı.
Ne kedisiz ne de kitapsız bir ev düşünemiyorum. Bir de çiçeği olmalı evin. Kedi, kitaplar ve çiçekler evin sahipleri. İnsan geçici misafir.
Kedi uyukluyor. Onu anlamamam onun beni anlamaması çok güzel. Yine de öğretmeye çalışıyorum bu nedenle on on ikiyi geçmiyor kullandığım kelime sayısı. Onun kullandığı da öyle olmalı. Anlaştığımıza inanıyorum. Biliyorum. Biliyorum çünkü ona ne ceza ne de ödül verdim. O da beni ne ödüllendirdi ne de cezalandırdı. Tuhaf geliyor. Tuhaf. Böyle bir iletişimin var olabileceğini düşünmemiştim. Onun günlük hayatının girdileri hep olumlu. Bana da aynı girdileri sağlıyor.
Nezihe Meriç’in öykü kitaplarını okuyorum. Gezmek okumanın önüne geçti de birkaç gündür uzak kaldım. Bu aslında okunanların özümsenme aşaması. Okuduklarımı unuttuğum bir gerçek. Unutuyorum bahanesiyle okumaya son verecek değilim ya. Okuyorum. Anımsadıklarımı neden anımsadığımı unutamadığımı düşünüyorum. Bazılarını da unutmamak için tekrar tekrar okuyorum. Okumak, unutacağını bile bile unutmak güzel. Okurken anlamak yeterli. Sait Faik bu yaşıma kadar kim bilir kaç defa okunmuştur. Olayları anlamak kolay özetlemek olayları anlatmak… Önemli olan cümlelerin nasıl kurulduğu. Kurgu için hangi kelimelerin kullanıldığı.
Herkes farklı yazar. Çünkü hayatta duruşu, anlatımı hikaye edişi farklı. Kendi ses tonuna göre yazar. Herkes kendi yazısını daha iyi yorumlar. Başkası okuduğunda hep eksik kalır bir yanı.
Kadıköy güzeldi inadına. Bugünü yazamayacağımızı düşünüyor arkadaşım. Ben ise mektup ya da sohbet tarzında yazılabileceğine inanıyorum. İstanbul daha güzel olabilir. Sanırım öncelikle rutinin farklı kelimelerle anlatılması. Yorgunluktan başka kelime bulabilecek güçte değiliz. Güçsüz görünenlerin üzerindeki balyoz da dur durak bilmiyor ki iniyor iniyor sersemletiyor. Unutacağız. Anımsamak için dönüp bakabileceğimiz yazılarımız yok. Kendi hayatımıza dokunan olaylar durumlar kim tarafından anlatılır ki.
Bu günlerde iletişim üzerinde duruyorum. Farkında olmaya çalışıyorum. Şu edebiyat dışı kitaplardan bir çıkmaza girilmiş. Baştan başlanması gerekiyor. Kimse bir başkasını anlayamaz. Anladığını sanırsa yanılıyordur. O kişi büyük olasılıkla kendisini de anlamamıştır. Ses tonu, cümle kuruluşu, beden dili, mimikleri… Seni sevmiyorum dediğinde bile aslında seviyor düşüncesi gibi saçma bir iletişim.
Kimse kimseyi anlamıyor. Gördükleri ve duydukları dışında kalan her şey yalan ve kurgu. Yazı da büyük bir yalan olarak kalacak anlaşılmadığı sürece başka dünyanın olmadığı her şeyin bu dünyada olduğu bilinmeyecek.
Duvarlar gülümsüyor sanki. Yalanıyor, çikolatalı dondurma yemiş çocuklar gibi üzeri. Kedi uyukluyor. Yuka büyüyor gecenin sessizliğinden yararlanıp. Kitaplar sırt sırta vermiş. Ne kadar güçlü dünyaları. Herkes yazmalı. Büyülü dünyasına girmek ve biraz değişmek. Küçük adımlarla başlayacak.
Kadıköy güzeldi çok güzel. Hava serin, rüzgarlı, deniz kokulu. Martılar vapurların peşinde. Bir kalabalıktı bir kalabalıktı; hafta içi bu kadar kalabalığı görmemişti sanırım.
Gece sabaha doğru uzanıyor. Dışarıda içerilere kadar girmiş martıların çığlıkları. Kuşların uykuları. Geride bıraktıklarımız yalnızca yaşlarımız değilmiş. Bırakılması gereken yükler varmış. Her ne taşınıyorsa ondan. Değişmeyen ne varsa.
Kitapsız kedisiz çiçeksiz nasıl yaşanır ki, düşünülemez bile artık. Yeni bir çalışmaya başladım. Bu nedenle günlüklerimi pek yazamıyorum. Gezmek okumak yazmak. Şu tatil günlerinde en çok gezmek. Sonra okumak. Son olarak da yazmak. Unutmak için hepsi bir arada iyi geliyor. Unutulacak yaşadığım bu coğrafyada çok şey var. Pazardan, marketten eve dönünce bile unutmak gerekiyor. Haberler… Unutmak ama unutmamak temelde. İkisi arasında zıplamak hoplamak atlamak.
Bir yanıt bırakın