KARALAMA- 7 Mayıs 2021 / 2.Karalama

KARALAMA- 7 Mayıs 2021 / 2.Karalama

Gece yazmayı tercih etmemin nedeni elbette alışkanlık. Gün içinde iş koşuşturması olur, akşam herkes yattıktan sonra da mutfak senin olur, ses çıkmaz sadece ocaktaki çaydanlıkta kaynayan suyun fokurtularını işitirsin. Mis gibi çay kokar mutfak. Ama… Derler ya yazmak acı çekmektir. Yani öyle diyenler olurdu ben de doğrulardım. Acılarım depreştiğinde yazmaya çalışırdım. Bu arada çocukların günlüklerinde kötü olayları yazmalarını istemezdim. Onlara diyormuşum ama ben kendim için yapmıyormuşum. Bazen yazarken acı çekmek gerçekti yani. Şimdi öyle değil. Geçmişi düşünürken bir karakter yaratıyorum ve bazı olayları da geçmişten yakalamaya çalışıyorum. Bu durumda karakterim acı çekiyor. Acı çeken ben değilim. Yazı yazan karakterim acı çekmekte. Tuhaf, karmaşık bir şey. Bu karmaşıklığı çözmek için uğraşamayacağım. Dağınık bırakıyorum.

Birinci karalamayı aydınlatmam gerekiyor. Sanırım çok karanlıkta bıraktım felsefi karakterimi. Ne yapayım? Bir saatte,  uzun yıllardır yapmasını istediğim işi nasıl yazabilirim? Bir saat demek iki sayfa demek. Ne anlatılır ki iki sayfayla? Karakterim benim yaşlarımda bir kadın. Emekli olduğu ruh halinden belli. Uykum geldi. Bu yüzden neredeyse tanış çıkacağız.

Çocuklar İçin Felsefe üzerine düşünüyorum. Salı günleri artık ben de öğrenci olarak bir atölyeye katılıyorum. Çocuklar için felsefe uygulayıcılığı atölyesinde çocuklarla nasıl sohbet edeceğimi ve öykülerimde nelere dikkat edeceğimi ayrıntılı bir şekilde düşüneceğim. Okumalara devam. Bakalım sürekliliğini sağlayabilecek miyim? Birçok şey yarım kalıyor. Çünkü araya başka şeylere ilgi başlıyor. Aslında bu yeni ilgi alanı babamı kaybettikten sonra oldu. Onu anlatmayı düşündüm. Onu ve bahçesini. Bu arada notlar almaya başladım bile. Bu kitaptan önce sırada başka kitap vardı ve araştırma neredeyse tamamlanmıştı. Zeytin Büyücüsü’nü yazmak için o çalışmayı bıraktım. Babamın zeytinlerini anlatacağım. Bazen bahçede dolaştığını sanıyorum. Kim bilir belki de dolaşıyordur. Zamanlar arasında yolculuk yaptığından eminim. Gittiği yerlerde elbette zeytin ağaçları var, onlar olmadan o var olmazdı, olamaz.

Bugün can sıkıcı bir gün. Ne yazabildim dilediğim gibi, ne de okuyabildim tadını çıkararak. Hepsi yarım kaldı. Günü kapatıyorum, ka-pat-tım.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*