GÜNLÜKLER – 23 Temmuz 2020/1
*Güneşi martılarla karşılarken.
Her ne kadar bugünün tarihini yazmış olsam da Romanını Bu Yıl Yazacaksın kitabı bundan yirmi beş yıl önce başladı. Bu yüzdendir romanlara merak salmam. Gelecek nasıl bir gelecek olacaktı? Herkesin yazmayı hayal ettiği ‘hayatım roman’ ne olacaktı? Hayaller ve gerçekler… Zaman bir türlü ilerlemiyor, bir nehir gibi akmıyor. Bitmek tükenmez bir döngünün içinde, zamanın gelmesini bekliyorum.
“Zaman geldi tatlım, benim artık gitmem gerek.”
Zaman nasıl bir şey? Akan zaman neyi alır götürür, yerine neleri bırakır? Denize ulaşır mı her akış? Yüzmeyi öğrenir mi kadın denize atılınca? Deniz kıyısında ayaklarım ıslanıyor yanaklarım ıslanıyor iri dalgalarından…
Hayata çizilen bu kadını merak ediyorum. Öyle yavaş ilerliyor ki çizimlerim, bir türlü karar veremiyorum; kimim ve neyim? Görüyorum evet, duyuyorum evet ama ses veremiyorum, ellerim yok tutamıyorum… Ağzım yok dilim olsun. Küçük çocukla birlikte okumayı yazmayı yeni baştan öğreniyorum. Henüz kitapları kemiriyorum, içimi değil.
Neredeyim? İstanbul’da. Kiminleyim? Bir Yuka ve Bir Kedi’yle. Ne yaparım? Emeklerim. Nereye? Geldiğim yere; İzmir’e doğru.
Ne yerim? Kendimi. Ne içerim? Suyunu çıkardığım yıllarımı. En çok korktuğum?.. Hayat. En çok sevdiğim?.. Gece. En sevdiğim renk; mavi. Ama neden mavi?.. Bastığım yer ve baktığım yer mavi olduğundan. Batar mıyım uçar mıyım? Hiçbiri. Kova burcunda dökmeden bakraçla su taşırım. Gözümde en büyüttüğüm; bir küçük taş ki onu ayak bileğimde taşırım. En sevdiğim çiçek papatya. Sürekli seviyor sevmiyor diye sayıkladığımdan. En sevdiğim canlı kelebek. Ömrü kısa ve bundan habersiz. En çok sevdiğim kişi çocuğum; hep olduğu gibi ve her zaman olacağı gibi. En sevdiğim hayvan, benimle birlikte yaşayan kara kedi. Aramıza girecek başka kara kedi hükümsüz olacağından. En sevdiğim bitki; Yuka; benim gibi eve sığmadığından.
Ne yazıyorum? Masal. Kime kime? Bana çocuklara. Neden yazıyorum? Hayal kurmayı öğrenmek için. Neden bunu istiyorum? Öpünce canım acıyan yeri, acım diniyor; kalemimi.
En sevdiğim şehir; İstanbul. Kaybolduğumdan.
En çok güldüğüm palyaço; onun komik duruşu. Yalanlarını sevdiğimden; onun gibi gizlemeyi öğrendiğimi…
Martılar eşlik ediyor ben de mırıldandıkları romanın notalarını yazıyorum.
Okumak için elime her alışımda bıraktığım kitap Romanını Bu Yıl Yazacaksın.
Uykum gelmedi. Kahve yapmak istiyorum.
En çok sevdiğim meslek?.. Çocukluğumu anımsadım. Oynadığım doktorculuk ve öğretmenlikti.
En çok izlediğim film?.. Gözlerimin önünde durmadan oynanıyor; diziler gibi her sezon devam ediyor; çocukluğum, gençliğim, aldığımda yaşlar… Bir türlü bitti diye seslenemiyorum kamerana. Arkamı dönsem, küstüm desem; “Çekiyorum gülümse!” diye bağırıyor, gülümsemem gerektiğini düşünüyorum çirkin çıkmamak için. Sürekli giysimi değiştiriyorum rolüme göre. Saçlarım kısa uzun kısa; dalgalı, düz, kıvırcık; kızıl, yeşil, mavi, sarı, kahverengi, siyah… Elimde hep yanan bir sigara. Silkiyorum külünü yere sonra da söndürüyorum hayatım üzerinde. Panik oluyorum ya geç kaldıysam; sayfaları çevirmekte… Romanını Bu Yıl Bitireceksin. İyi de bu yıl hangi yıl? Başlanan romanların başına tarih atılmamış.
Bugünün tarihini başa ekliyorum. Bu yetmiyor saati de yazıyorum.
Saat 04:18.
*
Bir yanıt bırakın