KİTAP -24-
15 Ekim 2018
KABUK ADAM- Aslı Erdoğan / Everest Y.
Genç bir kadının anlattığı bir aşk hikâyesi. Aşk hikâyesi olmadan yazılabilir miydi, bilmiyorum. Romanda yer alan insan ilişkileri ve bireylerin yaşadıkları ortamda yalnızca kendileriyle değil, var olan tekinsiz bulduğumuz yaşamlarında verdikleri mücadele önemli benim için. Var olan dünyada (romandaki gerçeklik) korktuğu halde cesaretle başka yaşamlara dokunma cesareti gösteren genç kadın sonunda kendi dünyasında eşitliği sağlayacak mı?
Bir değişimin, dönüşümün yaşayarak, insan olmanın mücadelesini veriyor genç kadın. Beyaz genç kadının sınırlarını aşarak Tony/Kabuk Adam’a olan aşkını anlatıyor. Kabuk Adam siyahidir. Genç kadın da Türk ve beyaz. Mekan Karayipler’de St.Croix adında küçük bir ada. Fizikçi olan genç kadın, adada da hayatını denizden çıkardığı deniz kabuklarıyla geçindiren Kabuk Adam. Kim yüzyıllardır beyaz ve siyahi insanların arasına çekilen sınırları aşmayı başarabilecek? Genç kadın mı yoksa Kabuk Adam mı? Türkiye’de kadın olarak ve Karayipler’deki bir adada siyahi erkek olarak yaşamanın, bireyler üzerindeki baskıları, verdikleri mücadeleyi en iyi hangi taraf anlatabiliyor?
Dil oldukça yalın. Düşüncelere boğulmayan, olaylardan uzaklaşmayan bir anlatı. Güçlü bir anlatı. Oldukça gerçekçi yani kurgulanan dünyanın içinde. Fakat yaşadıklarımızdan da bağlarını koparmıyor. İki farklı kültür; adalarda iklim kadar tarih boyunca beyazların yaşattıkları da bireylerin vermeleri zorunlu olarak gelişen mücadelelerini belirliyor. İnsan her yerde insan olabilir, yeter ki bir an için zorunluluklarını ve korkularını bir yana bırakıp bir ve kendini başkalarına açmak istesin. Başkasını tanımak, kendini tanımaktır biraz da ve bu cesareti herkes gösteremez. İki aşığın ilişkisinde her zaman kazandırılmış, dayatılmış olan kişilikler eninde sonunda bir yerde hata yapmayı engelleyemeyecek. Gurur incindi mi bir daha asla eski güven sağlanamaz. Sıradanlaşır her şey ve yalnızlık evine, kabuğuna döner bireyler.
Genç kadının cesareti beni yüreklendirdi. Ona bir şans daha verilmeliydi.
“Bazen insana hiçbir şey hatırlamak kadar acı veremez, özellikle de mutluluğu hatırlamak kadar. Unutamamak. Belleğin kaçınılmaz intikamı. Herhangi bir iz taşınıyorsa eğer, bu bir zamanlar bir yara açıldığındandır.”
Böyle başlıyor roman.
Kadın olarak mutluluğu hatırlamak isterdim. “Unutamamak.” Hatırlamaya başka cümlelerle devam etmek, bir başka karakterin cesaret verici romanını yazmak isterdim.
Bir yanıt bırakın