AŞK ROMANLARI OKUYAN KADIN 13.BÖLÜM

AŞK ROMANLARI OKUYAN KADIN

13.BÖLÜM

Kalın perdelerin arasından incecik bir ışık sızıyordu. Kedi ayakucumda yatıyordu. Onu kucağıma aldım, sevdim. Bir süre sonra da koltuktan aşağı indi. Kalktım. Perdeleri açtım. Pencereleri sonuna kadar açık bıraktım. Hava güzeldi. Ağustos ayında olabilecek en güzel hava olmalı. Sıcak değil. Koltuktaki çarşafı ve pikeyi kaldırdım. Ortalığı süpürdüm. Ev, Selen için hazırdı. Mutfağa geçtim. Kahvaltı yaptım. Kedi ayaklarımın altında dolanıyordu. Ona süt verdim. Sütünü içtikten sonra ortadan kayboldu.

Kapı zili çaldığında koşarak açmaya gittim. “Merhaba anne! Bak kim geldi? Selen, anneanneye merhaba desene.”

“Merhaba Selen.”

“Merhaba.” dedi Selen.

“Ne kadar çok büyümüş. Çok tatlı.”

“Evet anne.”

Salona geçtik. Kızım, Selen’in oyuncaklarını halının üzerine koydu. “Gel Selen, oyun oynayalım. Anne sen de gel.”

“Ne oynayacağız?” diye sordum.

Kartlarla bir süre oynadık. Kızım bir ara mutfağa geçti, beni onunla yalnız bıraktı. Annesinin küçüklüğüne ne kadar çok benziyordu. Onu kucaklamak istedim. Kollarımı uzattım. “Selen seni kucaklayabilir miyim?” “Olur.” dedi ve yerden kalkıp kucağıma geldi. Mutfaktan kızım geldi. “Bakıyorum iyi anlaştınız.” dedi. “Evet.” dedi Selen. “Yemek yiyelim mi anne? Selen’in yemek yeme saati geldi.”

Salondaki masayı hazırladık ve birlikte yemeğimizi yedik. Yemekten sonra biraz konuştuk.

“Atölyeye gittim anne. Papatyalar kurumuş onları attım. Yuka almışsın ona da su verdim.”

“Teşekkür ederim canım.”

“Papatyalar kuru da olsa çok güzellerdi. Atölyenin açılışında papatya almalıyız. Alınacaklar listen varsa hazırlıkları ben yaparım. Şövaleler, tuvaller… Sandalye ve koltuklar için bir şey düşünmüş müydün?”

“Evet.” Mobilyacıdan bakmış ve beğenmiştim. Onları alabiliriz. Bir de küçük bir halı.

“Ya perdeler?”

Perdeler için baktığım yeri söyledim. Ölçülerini almışlardı.

“Perdelerle de ilgilenirim. Açılış ne zaman olacak?”

“Bilmiyorum. Kendimi biraz toparlamak…”

“İyisin. Bundan daha iyisi olamaz. Artık işe başlamalısın.”

“İki hafta sonra…”

“Evet. İki haftaya kadar her iş tamamlanmış olur. Ya davetiyeler?” diyerek yan tarafındaki tabloya baktı. “Bu çok güzel. Davetiyenin üzerinde bu olabilir. Ne dersin?”

Tabloya baktım. Beğenmesi çok hoşuma gitmişti.

“Fotoğrafını çekeyim. Yarın matbaaya veririm.”

Cep telefonunu çıkardı. Birkaç çekim yaptı.

“Kimleri davet etmeyi düşünüyorsun?” diye sordu.

“Arkadaşlarımı.”

“Babaannem ve halam da davetli olacak mı?”

“Düşünmedim.”

“Babam?”

“Onu davet etmeyeceğim.”

Onunla hiç konuşmamıştım. Birkaç defa telefonla aramıştı ama ben açmamıştım. Mesaj attı. Onları da karşılıksız bıraktım. Bir haftadır da arayıp sormuyor.

“Arkadaşlarına davetiyeleri nasıl ulaştıracağız?”

“Ben onları telefonla ararım. Arkadaşım da verebilir zaten.”

“Kim?”

“Beril.”

“En çok sevdiğin arkadaşın.”

“Evet onu çok seviyorum. Her zaman beni destekledi.”

“Babamdan ayrılmanız konusunda da destekledi mi?”

“Hayır. Onunla konuşmamı söyledi ama ben kesinlikle olmaz, dedim.”

“Babaannem sizin barışmanız için benim bir şeyler yapabileceğimi söyledi.”

“Kabul ettin mi?”

“Hayır. Bunu onun yapmasını söyledim.”

“O ne dedi?”

“Sessiz kaldı.”

“Halan?”

“O bu konu hakkında bir şey söylemedi. Onunla görüştük ama lafınız bile geçmedi.”

“İyi.”

“Benim evliliğimin, senin evliliğine benzemesini istemiyorum anne.” dedi gözleri yaşardı.

“Bunu ben de istemem.”

“Ne yapmam gerektiğini bilemiyorum. Geçen gün tartıştık, bana vurdu yine.”

“Selen gördü mü?”

Ağlamaya başladı. Üzerine gitmedim. “Belki de en doğru karar ayrılmamız olacak.”

“Ne karar verirsen ver, istediğin her an yanında olacağım. Yeter ki iste.”

Hıçkırıkları yükseldi. Ağlamayacağım. Onun yanında ağlamayacağım. Kalktı lavaboya gitti.

“Annem neden ağladı? Sen mi ağlattın?” diye sordu Selen.

“Hayır canım. Bir yerini vurmuş canı acımış ondan ağladı.”

“Sen mi vurdun?”

“Seleeen!” diye bağırdı kızım koridordan. Yanımıza geldi. “Haydi eve gidiyoruz.” dedi.

“Sonra yine geliriz anne. İstediğin bir şey var mı?” Ne isteyebilirim ki? Hiçbir şey istemiyorum. Biraz kalmalarının dışında ama gitmeleri gerekiyorsa… Gittiler.

Salonun bütün pencerelerini kapadım, perdeleri çektim. Yatak odasına gittim. Kendimi yatağa attım. Ağladım, ağladım. Şu görüntüler hiç mi çıkmayacak hayatımdan? Kalktım aynaya baktım. Onu yumruklamamak için kendimi zor tuttum. Bir ara aynayı kırmış ellerim cam kırıklarıyla kesilmişti. Ölmek istemiştim. Yine aynı şey, yine aynı duygu…

Yattım. Uyumuşum.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*